The DioField Chronicle inceleme

Japon rol yapma oyunları söz konusu olduğunda akla gelen ilk firmalardan biri Final Fantasy serisi ile ünlü Square Enix’tir. 80’lerden bu yana birçok başarılı oyuna imza atan firmanın strateji ile rol yapma oyunu mekaniklerini bir araya getiren oyunu Final Fantasy Tactics, 90’lı yıllara damgasını vurmuştu. Tactics türünde oyunlara suyunu çıkartmadan devam eden Square Enix, iki devam oyunu ve yakın dönem Triangle Strategy ile karşımıza çıktı. Geneliyle klasik tur tabanlı, hatta pixel art geleceğinde gelen oyunlar için çağ atlama zamanı gelmişti. İşte bu noktada yeni oyunumuz devreye giriyor. The DioField Chronicle inceleme yazımızda Square Enix’in strateji rol yapma oyunlarında attığı yeni adımı birlikte keşfedeceğiz.

Yeşil Vadi kimin olacak?

Oyuna adını veren DioField kıtasında Alletein Krallığı, Trovelt-Schoevian İmparatorluğu ve Rowetale İttifakı arasındaki askeri ve politik güç çekişmelerinin ortasında kalan Blue Foxes adı verilen askeri birliğin kaderini devralıyoruz. Ana karakterimiz olan Andrias Rhondarson başta olmak üzere, zaman içinde çeşitli sebeplerle Blue Foxes’a katılan diğer karakterler ile toplamda 16 kişilik oynanabilir karakter kadromuz oluşuyor. Ancak hikaye ağır şekilde güç çekişmeleri, entrikalar ve politik oyunlar gibi olay örgüleri üzerinde dönerken karakterlerin çoğu ön plana çıkamıyor. Bu durumu nasıl değerlendireceğim konusunda biraz ikilemde kaldım diyebilirim. Zira oyun size dünyasını mümkün olduğunca detaylandırmaya, bu üç büyük gücün birbiri arasındaki dengelerini ve çatışmalarını geniş bir skalada hissettirmeye çalışıyor. Bu, strateji türünde bir oyun için güzel, ancak karakterlerin yeterince ağırlığını hissedememek rol yapma tarafını zayıf bırakıyor. En nihayetinde Civilization ya da Age of Empires gibi saf strateji değil, Final Fantasy Tactics tarzı bir strateji-rol yapma oyunu oynuyoruz. FF Tactics’te derinlik sahibi karakterler üzerinden büyük olaylara geçiş yaparken DioField’da bu hissi alamıyoruz. Bunda en büyük etken Tactics’in gerçekten iyi kurgulanmış olan ve geçmiş Final Fantasy yapımlarının içerdiği elementlerden beslenen Ivalice dünyasında geçiyor olması olabilir.

Peki böyle bir dünyamız vardı da neden kullanılmadı derseniz… Square Enix oyunlarının yakın geçmişine baktığımızda DioField’ın yeni bir dünya yaratma çabasına hak vereceksiniz. Tactics’in yer aldığı Ivalice dünyası ilk olarak Final Fantasy Tactics, sonrasında Vagrant Story, Final Fantasy XII ve Final Fantasy XIV’e ev sahipliği yapmıştı. 1997-2010 arasında yoğun şekilde karşımıza çıkan bu dünya bize ayakları yere basan, farklı oyunlar arasında yabancılık çekmemizi engelleyen bir atmosfer sağlamıştı. Oyun yapım süreçleri ve masrafları arttıkça neredeyse senede en az bir yeni oyununu oynadığımız Square Enix artık oyun cihazlarımıza daha seyrek uğramaya başladı. Ana seriden Final Fantasy XII ile XIII arasında neredeyse 4 yıl geçti. Spin-off’ları saymazsak XIII ile sonraki ana oyun XV arasında ise tam olarak 6 yıllık bir zaman dilimi var.  XIII ve XV zaten kendi dünyalarını oluşturmaya çalışmışlardı ve bu konuda çok da başarılı olduklarını söyleyemeyiz. Aradan geçen uzun yıllar nedeniyle de Square Enix’in artık Ivalice’i hatırlayıp benimseyecek oyuncu da kalmadığı kaygısına kapıldığını tahmin edebiliriz. Bu nedenle yeni oyunlarda farklı dünyalar oluşturulmaya çalışıyorlar.

Yine de firmanın büyük bir fırsatı değerlendiremediğini düşünüyorum. Tema olarak birbirine benzeyen Triangle Strategy, DioField ve yakın gelecekte çıkacak olan Final Fantasy XVI aynı dünyada geçebilirdi. Belki bu sayede her seferinde sıfırdan kurgulanan dünyalar yerine her oyunda biraz daha mükemmelleştirilen bir dünya ortaya çıkabilirdi. Final Fantasy serisinde istisnalar hariç hiçbir oyun birbiri ile alakalı değil ama Ivalice örneğinde olduğu gibi belirli temadaki oyunlar ortak dünyalarda toplandığı zaman harika sonuçlar ortaya çıkabiliyor.

Gerçek Zamanlı Mücadele

DioField Chronicles ana karakterimizi kontrol edebildiğimiz bir karargah ve savaş sahneleri, bir diğer deyişle görevler arasında ilerliyor. Karargahta diğer karakterler ile etkileşime girebilir, ana ve yan görevleri etkinleştirebilir, ordu için teçhizat ve yetenek geliştirmelerini ilerletebilirsiniz. Gelelim en önemli kısma… Oyunun büyük kısmı savaş ekranlarında geçecek. Önceki Square Enix SRPG’lerinde olduğu gibi geniş ölçekli bir planda, maketi andıran bir savaş alanı üzerinde karakterlerimize komut vererek savaşları gerçekleştiriyoruz. En büyük farklılık artık savaşların tur tabanlı değil, gerçek zamanlı olması. Oyunda askeri birlikleri temsilen oyundaki karakterlerimiz savaş alanında beliriyor. Süvari, keskin nişancı, büyücü ve ejder binicisi gibi sınıflara sahip 4 adet karakteri savaş alanına konuşlandırıp mücadeleye başlıyoruz. Karakterlere ister bireysel olarak, ister kare tuşu ile gruplayarak komut verebilirsiniz. L2 tuşuyla da haritadaki tüm karakterlere tek seferde komut vermeniz mümkün. Savaş alanı üzerinde seçtiğiniz noktaya ilerleyen birlikler, bir düşman seçildiğinde ise ona saldırmak üzere hareket ediyorlar.

Oyunda normal  saldırılar otomatik gerçekleşiyor. Bir çatışma başlatmak için birliklerin düşmana yakın mesafede durması yeterli. Her karakterin kendine özel yetenekleri de var ve bunları üçgen tuşu ile oyunu durdurarak yapıyorsunuz. Karakterler bu vuruşları EP tüketerek gerçekleştiriyor ve bazıları stratejik açıdan kritik değer taşıyor. Örneğin size ağır hasar vermeye hazırlanan bir düşmanın nereye darbe indireceği kırmızı bir alan ile gösteriliyor. Düşmanı sersemleten bir özel hareket yaparsanız darbeyi vurmasını engelleyebiliyorsunuz. Benzer şekilde karakterlerin yerlerini hızlıca değiştirerek de bu vuruşlardan kaçınabilirsiniz. Birliklerinizi düşmanların arkasında konumlandırmak da önemli, bu şekilde onlara kritik hasar verebiliyorsunuz. Bazı yetenekler hem düşmana darbe vurup hem de pozisyonunuzu değiştirebiliyor. Özel hareketlerinizi karakterin kullandığı silahlar belirliyor. Yetenekler karargahta geliştirilebiliyor ancak hangilerini kullanabileceğiniz her zaman elinizdeki silaha bağlı. Her karakterin yanına bir de ikincil karakter atanabiliyor. Bu karakterler savaş alanında aktif yer almıyor ancak yetenekleri birincil karakterler tarafından aktif edilebiliyor.

Oyuna süs katan bir diğer element ise summon sistemi. Final Fantasy serilerinden birebir gelen bu sistem, oldukça kudretli mitolojik bir varlığı savaş alanında kullanmanızı sağlıyor. Bu yardımcıların kimi düşmana ağır hasar verirken kimi de ekibinizi iyileştirme veya güçlendirme gibi avantajlar sağlıyor. Bir summon kullanmak için LP kullanmanız gerekiyor, bunu da düşman dövdükçe ya da oyun alanındaki beyaz küreleri toplayarak elde ediyorsunuz. Tıpkı karakterler gibi bu arkadaşlar da yetenek ağacına sahip ve savaş alanlarındaki sandıklardan bulunabilen jade crystal ile geliştirilebiliyorlar.

Performans

DioField Chronicle Nintendo Switch, Steam, PlayStation 4-5, Xbox One ve Series X/S için çıkış yaptı. Yani oynayabileceğiniz platform skalası çok geniş. Oyun hakkında araştırma yaparken oyuncuların en çok Switch ve PlayStation 4 arasında seçim yapmakta zorlandığını gözlemledim. Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki DioField Chronicle optimizasyon açısından gayet başarılı bir oyun. Zaten tüm platformlarda bunu tecrübe edebileceğiniz bir demosu da yayınlandı. Nintendo Switch ve PlayStation 4 arasında neredeyse hiç fark yok ki Switch genelde multiplatform oyunlarda performans konusunda geri kalabilen bir konsol. Yani serbestlik açısından oyunun en ideal sürümü Nintendo Switch olabilir. Öte yandan oyunu deneyim ettiğimiz PlayStation 5 sisteminde de 4K çözünürlük ve 60fps gibi avantajlar bulunuyor (eski nesil sürümler 30fps).

Analiz ve eleştiri

DioField Chronicles Square Enix’in taktiksel rol yapma oyunlarına getirdiği en taze soluk olarak nitelendirilebilir. Oynanış keyifli, mücadeleler çok zorlayıcı olmasa da heyecanlı. Ancak tüm geliştirmelere karşın atası FF Tactics’ten geri kaldığı noktalar da yok değil. Oyunda en çok aradığım şeylerden biri meslekler oldu. FF Tactics’te çeşitli meslekler ve düzinelerce yetenekle kahramanlarımızı özelleştirebiliyorduk. DioField ise bizi bu özgürlükten mahrum bırakmış. Oyunda az sayılabilecek sayıda meslek var ve bunlar karakterlere kilitli olarak geliyor. Bu da bazı karakterleri savaş alanında hiç kullanmamanıza yol açıyor. Örneğin ben oyundaki ana dörtlümü belirledikten sonra gelen çoğu karakteri bir ya da iki savaş harici kullanmadım, çünkü buna bir ihtiyaç duymadım. Elimde zaten bir keskin nişancı varken ikincisi ve üçüncüsünün gelmesi ilgimi çekmedi. Karakterler arasında çok küçük yetenek ağacı farklılıkları dışında değişik bir şey olmaması üzücü. Ayrıca öyküdeki 16 karakter harici bir seçeneğiniz de yok. FF Tactics 23’ü standart, 11’i özel olmak üzere 30’un üzerinde meslek ve bir düzine üzerinde senaryo karakteri ile çok zengin bir çeşitlilik sunuyordu. Buna benzer bir şeyi DioField’da da görebilmeyi çok isterdim.

Halihazırda az olan ofansif özel yeteneklerin silahlara bağlı olması ve öğrenilememesi de ayrıca kafamı kurcaladı. Her karakterde toplasanız 5 yetenek var. Ancak silahlar genellikle 2 tanesine izin veriyor. Yani en kötü belirli bir süre kullandığımız silahlarda bulunan yetenekleri öğrenebilseydik? Mevcut sistem kısıtlı miktarda kaynakla geliştirebildiğimiz silah geliştirme ağacımızı o kadar anlamsız kılıyor ki, direkt ana rotadan en yukarıdaki silahları açmak için bir angarya olmak dışında bir niteliği bulunmuyor.

Oyunun besteleri ünlü Game of Thrones serisine emek veren Brandon Campbell ve Ramin Djawadi tarafından hazırlanmış. Oyunun ruhuna uygun, harika orkestral parçalar ama çeşitlilik açısından o kadar azlar ki… Her savaşta aynı parçayı duymaktan bir süre sonra bıkkınlık yaşamaya başlıyorsunuz. Square için belki en yüksek masraf bu tarafta olmuştur ama Japonya’da da gayet harika bestekarlar var, parça sayısı bir şekilde daha fazla olsaymış keşke dedirtiyor.

Özetle keyifli ve yenilikçi adımları ile ağzımıza bir parmak bal çalan, ancak noksanları ya da hatalı dizayn seçimleri ile de bazı oyuncuları üzebilecek bir oyun olmuş DioField Chronicle. Bunu Square Enix’in gelecekte bizlerle bir araya getireceği yeni strateji rol yapma oyunlarına ışık tutacak bir başlangıç adımı olarak görüyorum. Gelecekte kesinlikle meslek sistemi gibi eski oyunlarda gayet başarı ile işlenmiş mekanikleri ve yetenek sistemini bünyesine katacak yeni oyunlar görmeyi umut ediyorum. Belki Final Fantasy 16 çıkışı ardından onun dünyasında geçecek yeni bir Tactics oyununda gerçekleşir bu, kim bilir…

GENEL BAKIŞ
Görseller
8
Hikaye / Sunum
7
Oynanış
8
Ses / Müzik
8.5
Atmosfer
8.5
Önceki İçerikCD Projekt Red iki yeni The Witcher oyunu ve Cyberpunk 2077’nin devamını duyurdu
Sonraki İçerikSuper Mario filmi için ilk fragman yayınlandı
Başlat Tuşu'nun genel yayın yönetmeni. 1984 doğumlu. Sırasıyla İngilizce Öğretmenliği, Resim ve Animasyon bölümlerinde eğitim görmüş bir yazar / çizer / animatör. Siteye katkıları dışında çizgiroman, canlandırma ve sinematografi üzerine çalışmalar yapar. Çocukluğundan bu yana video oyunları onun için hobiden de öte bir tutku olmuştur.
the-diofield-chronicle-incelemeSquare Enix'in ilk gerçek zamanlı oynanışa sahip olan strateji rol yapma oyunu girişimi bazı noksanlarına karşın başarılı. Türü sevenlerin keyifle oynayacağını düşünüyoruz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz