id Software’in FPS türünü baştan tanımlayan serisi DOOM, 2016 yılında başlayan modern reboot serisinin üçüncü basamağına geldi ve bu sefer olayların en başına dönüyoruz. DOOM: The Dark Ages, oyuncuları Mars’ın soğuk metal koridorlarından alıp, cehennemin orta çağ versiyonuna fırlatıyor. Gotik mimarinin kasveti, ağır metal soundtrack’in gürültüsüyle birleşirken, karşımızda hem tanıdık hem de tazelenmiş, ilginç bir DOOM deneyimi beliriyor. Özellikle DOOM Eternal ile kıyaslandığında köklü değişimleri dikkatleri çeken DOOM: The Dark Ages inceleme çalışmamızı PlayStation 5 Pro platformunda gerçekleştirdik.

Karanlık metal çağlar…

DOOM: The Dark Ages, Doom (2016) oyununun öncesinde bir zaman diliminde geçiyor. Hikaye, serinin ana karakteri Doom Slayer’ın cehennem güçlerine karşı savaşan bir krallığın son umudu haline gelişini konu alıyor. Mars ve Dünya’daki cehennem istilalarından çok önce, Argent D’Nur’un Gece Muhafızları ile onların müttefiki Maykrlar, Cehennem’in Kalbi olarak bilinen gücü ele geçirmeye çalışan cehennem ordularıyla amansız bir savaşın içindedir. Maykrlar tarafından güçlendirilmiş olan Doom Slayer, insanlık lehine savaşın seyrini değiştirmek üzere cepheye sürülür. Ancak Slayer tamamen kendi iradesiyle savaşmaz; efendisi Kreed Maykr, “Tether” adlı bir aygıtla onun zihinsel kontrolünü elinde tutmaktadır. Bu sırada cehennem ordularının lideri Prens Ahzrak, Slayer ile doğrudan çatışmanın bir anlamı olmadığını fark eder ve tüm dikkatini Cehennem’in Kalbi’ni bulmaya verir.

Ahzrak sonunda Kalp’in saklandığı yeri bulur ve saldırıya geçer. Ancak Doom Slayer ve Kral Novik güçlerini birleştirerek Ahzrak’ı durdurur ve Kalp’in onun eline geçmesini engeller. Yine de Novik, ne Slayer’a ne de Maykrlara tam olarak güvenmediği için Kalp’i yanında tutmaya karar verir. Bunun üzerine Ahzrak, Muhafız birlikleri kaçamadan onları kuşatıp yok etmek üzere bir karşı saldırı başlatır. Kreed, kendini güvende tutmak için Slayer’ı cepheye göndermeyi reddeder. Masumların iblisler tarafından katledilmesine kayıtsız kalamayan Slayer, Tether’ın zihni üzerindeki kontrolünü kırmayı başarır ve bu durum Kreed’i onu tekrar savaşa göndermek zorunda bırakır. Slayer, Sentinel kuvvetlerinin kaçması için yeterli süreyi kazandırarak iblisleri durdurur. Ahzrak, Novik’ten Kalp’i çalmayı başarır ama içinin boş ve işe yaramaz olduğunu görünce öfkeye kapılır. Yeniden başarısız olan Ahzrak, Kreed’e bir ittifak teklif eder. Kreed ise artık Slayer’ın ona karşı dönmesinden korkmaktadır. Bu sırada Slayer, zırhına bağlı olan Tether’ı çıkarmaya çalışsa da başarılı olamaz. Komutan Thira, ona Kalp’in enerji kaynağını Ahzrak’tan önce bulma görevini verir.

Yukarıda anlattığım iki paragraf oyunun sadece ilk birkaç bölümünü kapsıyor. Hem 2016’daki DOOM hem de DOOM Eternal’ın incelemesini bizzat yaptım ve ilk kez bir DOOM oyununda bu kadar hikayeden bahsediyorum. Hatta 2020 yılındaki Eternal inceleme yazımda şöyle bir cümle kurmuşum:  “Doom genel olarak hikaye anlatma kaygısı gütmeyen bir oyun olmasına karşın yeni oyun bizi hemen her bölümde küçük bir miktar ara sahne ile buluşturuyor. “ 5 yıl sonra gelen DOOM: The Dark Ages ise artık ince ince lore işleyen, yeni karakterler tanıtan ve bazıları uzun sayılabilecek sekanslar ile hikaye anlatma konusunda artık çok net bir duruş sergileyen bir oyun olmuş. Bu büyük bir fark yaratmış mı derseniz… Hem evet hem de hayır. Hikaye ve artık daha rahat kavramaya başladığımız evren fena değil; ama en nihayetinde DOOM’u hikayesi için değil yüksek dozda aksiyon, harika gunplay mekanikleri için oynuyoruz. Yine de evreninin artık sağlam bir zemine oturtulmaya başlanması gelecekteki yeni projelerin, belki rol yapma türünde bir spin-off’un dahi habercisi olabilir, kim bilir? Bunu da bir 5 yıl sonra göreceğiz muhtemelen…

Yırt, parçala, savuştur

DOOM’un mottosu olan “Rip and tear” seriye aşina hemen herkes tarafından bilinir. Türkçeye “Yırt parçala” şeklinde çevirebileceğimiz bu ifade Doom evreninde Doom Slayer’ın şiddetli, acımasız savaş tarzını simgeleyen, neredeyse kutsal bir savaş narası hâline gelmiş durumda. Oyunun savaş alanında hızla hareket edip önümüze çıkanı saniyeler içinde paramparça edip ilerlediğimiz aksiyon dolu yapısını da iyi betimleyen bu ifade The Dark Ages ile de anılsa da yeni oyunda büyük bir değişim var: Kalkan mekanikleri. Oyunda artık bir kenarları testereli bir kalkanımız var ve bunu blok, savuşturma hatta düşmanlara fırlatmaya kadar bir sürü eylemde kullanabiliyoruz. Ana karakterimiz Slayer da açıkçası Eternal’daki kadar çevik değil; çift zıplama yok, kendimizi istediğimiz an ileriye fırlattığımız dash mekaniği yok. Ancak kalkan ile düşmanla mesafemizi bir anda kapatan bir sıçrayış hamlemiz var, ayrıca yine kalkanı fırlatarak çok yüksek bazı platformlara kendimizi çekebiliyoruz. Yine de The Dark Ages açık ve net şekilde hoplayıp zıplamamızı değil, pozisyonumuzu koruyarak dengeli savuşturma ve saldırı hamleleri ile düşmanları yok etmemizi istiyor. Hatta önceki DOOM oyunlarında adeta nefes alma aralığı sağlayan glory kill animasyonları da aynı mantıkla hafifletilmiş.

Düşman türleri ve onlara uygun silah kullanma avantajları da büyük ölçüde değiştirilmiş durumda. Özellikle Eternal’da düşmana uygun silah kullanmadığınızda mermilerinizi sıfırlayan durumlar The Dark Ages’ta yok. Bunun yerine savunma ve savuşturma (parry) daha ön planda tutulmuş. Düşmanların yeşil ışıklar saçan saldırıları her zaman parry için uygun ve düşmana gayet iyi ceza kesiyor. Kalkan fırlatma ise basit düşmanları tek hamlede indirebilirken daha kuvvetli olanları ise geçici bir süre etkisiz hale getiriyor. Belirli düşmanların zayıf olduğu silahlar hala var – Örneğin kalkanlı düşmanlara plazma silahları çok etkili ama Eternal’ın aksine bu düşmanları kolayca alt etmek için bu silaha muhtaç değilsiniz. Standart bir shotgun ile aynı düşmanları vurup hassas bir kalkan fırlatarak da koca bir düşman grubu bir anda indirebiliyorsunuz. Eternal’ın savaşlarda yaptırdığı küçük beyin cimnastiğini sevenler varsa başlarda biraz üzülebilir, ancak oyunun bu yeni yapısı da gayet eğlenceli. 

DOOM: The Dark Ages, önceki oyunlardaki gibi birbirinden rahatlıkla ayrışan 11 adet ateşli silaha sahip. Bu silahların kendine has geliştirmeleri ve modları bulunuyor. Özellikle modlar güzel taktiksel detaylar katabiliyor, örneğin Shredder’ın Ricochet modu ile kalkanımızı güçlü bir düşmana fırlatıp sapladığımızda kurşunları oradan sektirerek aynı anda birden fazla düşmanı vurabiliyoruz. Silahları geliştirmek için ilk etapta etrafta bulunan altınları, sonrasında ise genellikle minik bulmacalar ya da düşman grupları tarafından korunan ruby ve wraithstone adlı kıymetli taşları kullanıyoruz. Yakın dövüş odaklı silahlarda da büyük bir adım atılmış. Sınırlı kullanım hakları olmasına karşın eğlenceli ve oyuncuyu zor anlardan kurtararak düşmanı etkisiz hale getiren, zırh ve cephane bonusları sağlayan bu silahlarımız ise: Power Gauntlet, Flail ve Dreadmace. Benim favorim orta çağ hissiyatını en başarılı şekilde yakalayan zincirli gürz, yani Flail oldu. Ayrıca oyunun belirli bir noktasına vardığınızda kalkan için rün sistemi de açılıyor. Bu şekilde oynayış tarzınızı daha da kişiselleştirecek yeni seçeneklere sahip oluyorsunuz.

Bölümler her zamanki gibi gayet uzun ve içinde bolca giz barındırıyor. Toplanabilir eşyalar genellikle haritada görünüyor, ara sıra kontrol etmeyi alışkanlık haline getirmeniz iyi olur. Tabii sadece iyi keşif ve gözlemle bulunabilen “sırlar” da mevcut. Efor / ödül dengesi ise gayet iyi. Haritadaki gizleri keşfettikçe silahınız ya da Slayer için yükseltmeler, kıymetli kaynaklar veya skinler bulabiliyoruz.  Bölüm sonlarında hangilerini bulduğunuz size gösteriliyor ve istediğiniz bölümü istediğiniz zaman tekrar oynayabiliyorsunuz.

Teknik analiz

DOOM serisinin yapımcısı id Software tüm oyunlarını kendi oyun motorları id Tech ile hazırlıyor. Mevzubahis teknoloji olduğunda ne zaman id Software anılsa, kendilerinden hep “teknoloji sihirbazları” olarak bahsederim; zira id Tech tam anlamıyla büyülü bir oyun motorudur. Çok iyi görseller ve partikül efektlerini harika performans değerleriyle bir arada sunar. DOOM Eternal ve yakın dönem büyük övgüyle incelmesini yaptığım Indiana Jones and the Great Circle’da id Tech 7 kullanılmıştı. DOOM: The Dark Ages ise motorun en yeni sürümü id Tech 8’i kullanan ilk oyun. Yeni motor da önceki sürümler gibi harika çalışıyor. Ray trace destekli ışıklandırma, fizik hesaplamaları ve her detaylı görseller her zamanki gibi gözlerimizi okşuyor. Şeytanların mermi darbeleri aldıkça etlerinin kemiklerine kadar sıyrılması, uzuvların kopması gibi karmaşık detaylar resmen teknik şov haline gelmiş.

Tıpkı Indiana Jones’ta olduğu gibi DOOM: The Dark Ages da sizi grafik seçenekleriyle uğraştırmadan en üst düzeyde performans veriyor. Saniye başı 60 kare hızı cepte olacak şekilde çözünürlük konsola göre biraz değişmekte. Öncelikle Game Pass avantajıyla oyunun muhtemelen en çok oynanacağı platform olan Xbox Series S/X ile başlayalım. Series X, sahne yoğunluğuna bağlı olarak 1080p ve 1440p arası dinamik çözünürlük değerlerine sahipken Series S’teki çözünürlük 648p – 864p arası değişmekte, bununla birlikte çevre detaylarında yalınlaştırma gibi bazı görsel kısıtlamalar da dikkat çekiyor. PlayStation tarafında ise işler gayet iyi. Series X ile denk olan PlayStation 5 de 1080p – 1440p arası dinamik değerlere sahip. Yarışta ipi göğüsleyen sistem ise 1800p hedef çözünürlük ile çok daha keskin görsellere sahip olan PlayStation 5 Pro. Oyun Pro’nun PSSR teknolojsini kullanmıyor, ancak Indiana Jones’ta olduğu gibi id Tech’in TAA (Temporal Anti Alising) gibi nimetlerinden sonuna kadar faydalanıyor. Oyun ayrıca PlayStation 5’in DualSense kontrolcüsünü harika bir şekilde değerlendirmiş. Özellikle adaptive trigger tarafında yıldızı parlayan oyunda shotgun tarzı silahların tetik tepmeleri harika hissettiriyor. Kontrolcü hoparlörü de iyi değerlendirilmiş, toplanabilirler, telsiz konuşmaları gibi detaylar buradan aktarılıyor ancak orijinal ayarlarda gelen ses düzeyi inanılmaz yüksek. DualSense’ten bu kadar avaz avaz ses çıkabildiğini bu oyuna kadar fark etmemiştim. Halihazırda konsoldaki DualSense hoparlör seviyem yarının biraz üstündeydi. Çok şükür oyun içindeki ses seçeneklerinde de DualSense hoparlör ayarı var. Oradan da yarı yarıya azalttım ve 5.1 ses sistemimi bile bastıracak düzeydeki kontrolcü çınlamalarını kabul görür düzeye indirmeyi başardım. Güncelleme ile buna ince ayar çekerler mi bilmiyorum ama komik bir anı olarak bende kaldı.

DOOM’un ikonlaşmış özelliklerinden biri de oyunun sert ve hareketli yapısını pekiştiren metal tarzında parçalarıdır. Serinin besteleri daha önce emektar müzisyen Mick Gordon tarafından hazırlanmaktaydı. Kendisi DOOM haricinde Need for Speed, Wolfenstein ve Borderlands gibi ünlü yapımlarda da yer aldı. DOOM: The Dark Ages’ta ise müzik tarafını The Finishing Move Inc. adlı bir ekip devralmış. Mick’e kıyasla daha taze sayılırlar ama 10 yıllık kariyerlerinde Halo, Crackdown ve Callisto Protocol gibi sağlam isimler var. DOOM: The Dark Ages’ın da hakkını kesinlikle vermişler; bestelerin ruhu serinin önceki oyunlarından kesinlikle ayrışmamış:

Zayıf halka

5 yıl önce DOOM Eternal incelememi kaleme alırken oyunla ilgili tek bir sıkıntı hissetmiş ve bunu “zayıf halka” başlığı altında dile getirmiştim. O dönem zayıf halkamız Eternal’ın multiplayer yani çok oyunculu moduydu. Bir oyuncunun Slayer, diğer üçünün de şeytanları kontrol ederek iki takım halinde kapıştığı bu modu 2016 yapımı DOOM’un gerisinde görmüş ve eleştirmiştim. O zayıf halka artık The Dark Ages ile tamamen kopmuş durumda. Yapımcılar açık ve net şekilde DOOM serisinin ana odağının hikaye modu olduğunu, bu sebeple de yeni oyunda çok oyunculu moda yer vermeyeceklerini belirtmişler.

Bu demeçten yola çıkarak 2016 yılından itibaren DOOM oyunlarının hikaye modlarının ne kadar sürdüğüne göz gezdirdim ve karşıma ilginç bir tablo çıktı.

DOOM: En iyi multiplayer moduna sahipti ve hikaye modu ortalama 10 saat sürüyor.
DOOM Eternal: Multiplayer modu vasat olmasına karşın 15 saat civarı ana hikaye moduna, her biri 4-5 saat uzunluğunda iki adet hikaye eklentisine sahip.
DOOM: the Dark Ages: Henüz yeni bir oyun olduğu için yeterli veri olmasa da kişisel deneyimlerinden oyunun 15-20 saat arası bir uzunluğa sahip olduğunu söyleyebilirim.

DOOM: The Dark Ages tam 22 bölüme sahip. Haritalardaki gizleri keşfetmeye uğraşırsanız bölümlerin her biri sizi 1 saate kadar oyalayabiliyor. Haritalar karmaşık koridorlar ile büyük açık alanlarda kapışmalar arası gidip gelen bir yapıya sahip. Zaman zaman mecha tarzı devasa makinelerin kontrolünü alıyor ve bina boyutunda şeytanlar ile kapışıyorsunuz, bazen ejderha tarzı bir yaratığın sırtında uçuyoruz. Yeri geliyor minionlarını keserek zayıflattığımız bir sürü lideri ile mücadele ederken buluyoruz kendimizi. Çeşitlilik fena değil ama multiplayer modunu tamamen kaldıracak kadar derin mi derseniz cevabım: Maalsef hayır. Multiplayer modu kara koyun olarak gösterilmemiş olsaydı The Dark Ages ile içerik çeşitliliği kesinlikle önceki oyunlardan bir adım daha ileri taşınmış diyebilirdim.

Bir çağın sonu

DOOM serisi için ilginç bir eşiğe geldik. Oyunun evreni derinleşti, geçmişle ilgili bir sürü boşluk dolduruldu, oynanış mekaniklerine eskideki bazı şeyleri aratacak olsa da iyi kötü yeni detaylar eklendi. Serinin kimliğinin Eternal ile oturduğunu düşünüyordum ama geliştiriciler radikal kararlar ile daha yolun ortasında olduğumuzu hissettirmiş. Sonraki adım ne olacak şimdiden merak ediyorum. Eternal’daki gibi düşman türlerine göre silah ayarlayacağımız, yerimizde durmamıza izin vermeyen hareketli yapıya dönecek miyiz, yoksa kodu mu oturtan ağır bir Slayer ile mi yola devam edeceğiz? Her haliyle karanlık fantezi ve bilimkurgu elementler, keşif yapmayı ödüllendiren haritalar ve tekinsiz iblislerle sıcak çatışmalar böyle lezzetli bir şekilde sunulduğu sürece DOOM serisi şanıyla ilerlemeye devam edecek gibi görünüyor. 

GENEL BAKIŞ
Görseller
9.5
Hikaye / Sunum
9
Oynanış
9
Atmosfer
9
Ses / Müzik
9
İçerik
8.5
Önceki İçerikNintendo Switch 2’nin teknik özellikleri netleşti
Sonraki İçerikWitcher 4 – Ciri eleştirilerine Geralt’tan cevap geldi!
Başlat Tuşu'nun genel yayın yönetmeni. 1984 doğumlu. Sırasıyla İngilizce Öğretmenliği, Resim ve Animasyon bölümlerinde eğitim görmüş bir yazar / çizer / animatör. Siteye katkıları dışında çizgiroman, canlandırma ve sinematografi üzerine çalışmalar yapar. Çocukluğundan bu yana video oyunları onun için hobiden de öte bir tutku olmuştur.
doom-the-dark-ages-incelemeBazı oyuncuları ilk etapta ürkütecek radikal kararlar alınmış olmasına rağmen DOOM serisinin son halkası hala türünde rakipsiz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz