Dark Souls’un medieval fantezi oyunlarının ateşini canlandırdığı dönemde Capcom’un hamlesi olan Dragon’s Dogma, 2012 yapımı bir açık dünya aksiyon rol yapma oyunuydu. Özellikle büyük ve özgür dünyası, canavarların üzerine tırmanarak savaşabildiğiniz oynanış mekanikleri ve parti sistemi ile dikkatleri çeken oyun, kendine has formülü sayesinde “soulslike” olarak adlandırılan daha tipik ve souls formülü arkasına sığınan çoğu oyunun arasından sıyrılmayı da başardı. Souls camiası tam anlamıyla açık dünyaya henüz iki yıl önce adım atabilmişken Dogma’nın 2012’de başardıkları unutulmaya yüz tutmaya başlamıştı ki Capcom devam oyununu duyurdu ve özlemle beklenen Dragon’s Dogma 2 çıkışını gerçekleştirdi. Ejderler, iktidar mücadeleleri ve fantastik canavarlar ile örülü dünyasıyla Dragon’s Dogma 2 inceleme yazımızda oyunun tüm detaylarını masaya yatıracağız.
Doğrul, Arisen!
Dragon’s Dogma dünyasının merkezinde Arisen ünvanına sahip gizemli bir savaşçı bulunmakta. Kadim Ejderha, layık bir insanı bulmak üzere kaos yaratır ve iradesi kuvvetli bir savaşçının kalbini sökerek onu Arisen haline getirir. Sadece tek Arisen olabilir ve krallığın sahibi odur. Bu bilgiler ışığında yeni Arisen olmuş ana karakterimiz kraliyet camiası tarafından kutlanırken bir anda ortalık karışır ve kendini hafızasını kaybetmiş şekilde uzak bir hapishanede mahkum olarak bulur. Ancak çok geçmeden Medusa saldırısı sırasında özgürlüğüne kavuşan kahramanımız tekrar krallığa döner, ancak Arisen olduğu iddia edilen başka biri tahta geçmek üzere hazırlanmaktadır. Kraliçe Disa’nın başının altından çıktığı gibi görünen bu tuhaf durumda ise yanımızda muhafız kaptanı Brandt ve annesinin kuklası olmaktan öteye geçmeye çalışan Sven ilk etapta yardımını göreceğimiz karakterler. Mücadelemizde ise Arisen’a sonsuz sadakat yemini etmiş olan Pawn’lar (piyonlar) maceramız boyunca bize eşlik edecek.
Oyundaki ana karakterimiz ve ana piyonumuzu muhteşem detaylara sahip bir karakter yaratma ekranı eşliğinde hazırlayabiliyoruz. Karakter yaratma detayları o kadar derin ki Capcom oyunun çıkışından yaklaşık bir hafta önce bu editörü bir uygulama olarak önden yayınlamıştı. Dilerseniz hazır karakterlerden de seçim yapabilirsiniz ama rol yapma oyunlarında racon her zaman ilk birkaç saatinizi karakter yaparak harcamaktır (şahsen editörde özene bezene hazırladığım üç karakter için harcadığım 2 saat var).
Dragon’s Dogma 2 tıpkı ilk oyundaki gibi sizi kısa bir sunumun ardından açık dünyası ile yüzleştiriyor. Maceranızda en önemli destekçileriniz Pawn’lar olacak. Yazının devamında piyon olarak bahsedeceğim bu savaşçıları yolculuğunuz boyunca karşınıza çıkacak olan Rift Stone’lardan çağırabilirsiniz. Ana piyonunuz her daim yanınızda bulunacak, eğer başına bir iş gelirse herhangi bir Rift Stone’dan kendisini tekrar bulabilirsiniz. Sizinle birlikte tecrübe kazanıp level atlayacak, istediğiniz gibi mesleğini ve yeteneklerini özelleştirebileceksiniz. Başka oyuncuların hazırladığı veya Capcom’un kendi veri havuzunda bulunan hazır piyonlar ise sabit bir seviye ve kendi sınıf / yetenekleri ile karşınıza çıkacak. Partinizde üç piyona yer var, yani ana piyonunuzun yanısıra iki de misafir piyon alabilirsiniz. Rift Stone harici piyonları dünyanın çeşitli yerlerinde gezerken ya da bir tehditle mücadele ederken de görmeniz mümkün. Kendileriyle etkileşime geçtiğiniz an ekibinize katılmayı teklif edecekler. Piyonları kiralamak için RC adlı ikincil bir para birimi kullanıyoruz RC sandıklardan ya da keşfettiğiniz Rift Stone’lardan bulunabiliyor. Ek olarak ana piyonunuz başka oyuncular tarafından kiralanırsa (bu sizin oyun deneyiminizden bağımsız olarak gerçekleşiyor), bir handa uyuduğunuzda piyonunuz durumu size rapor ediyor ve bir miktar RC kazandırıyor. Bu arada sizinle aynı seviyede olan piyonlara RC ödemediğinizi, sadece seviyesi daha yüksek olanlara RC ödediğinizi not düşelim.
Piyonlar savaşların yanısıra size devasa ve detaylı oyun dünyasında bulunması oldukça zor gizler konusunda da yardımcı olabiliyor. Başka oyuncuların piyonları size kendi efendilerinin bulup sizin bulamadığınız hazine sandıkları, mağaralar gibi detaylarda “Usta, şu köşede bir sandık bulmuştuk biz, yerini göstereyim mi?” tarzı bir diyalog eşliğinde sizi o tarafa yönlendiriyorlar. Yeri geldiğinde yerden almayı unuttuğunuz bir eşyayı toplayıp gözünüzden kaçmış olabilecek bir sandığı açabiliyorlar. Hatta questlerde size rehberlik dahi edebiliyorlar. Bu yönüyle oyunun gerçekten çok dolu olan açık dünya tasarımını en yüksek verimlilikte değerlendirebiliyorsunuz. Bu arada piyonların size yardımcı olduğu kadar sizin de onlara yardımcı olma ihitimaliniz var, zira onların keşfetmediği şeyleri de siz bulursanız efendilerine bunu ileteceklerini belirtiyorlar. Bu yönüyle oyun çok oyunculu desteğe sahip olmamasına rağmen çok efektif bir oyuncu etkileşimine sahip.
Mesleki mücadele
Oyunda ilerledikçe çeşitleri artan bir vocation, yani meslek sistemi var. Her mesleğin kendi içinde 10 seviyesi var ve her seviyede belirli aktif ve pasif yetenekler elde edilebiliyor. Şehirlerdeki guild NPC’leri aracılığıyla meslekler arasında istediğiniz an geçiş yapabiliyor, yeni yeteneklerinizi öğrenebiliyor veya aktif / pasif yeteneklerinizi düzenleyebiliyorsunuz. Oyun bu yanı ile hem oyuncuyu taze tutuyor hem de kendine en uygun oynanışı yakalayabilmesi için özgürlük tanıyor.
Meslekleri kabaca yakın ve uzak menzil olarak iki türe ayırabiliiriz. Başlangıç mesleklerinden Mage ve Archer rakibi uzaktan halletmeyi sevenler için idealken yakın dövüşte saldırı / savunma dengesinde mücadele vermek isteyen bir oyuncu için de Fighter ideal bir başlangıç noktası. Thief savuşturma ve esnek manevralarla düşmanı indirmeye odaklanırken Warrior ise devasa kılıcınız ya da balyozunuz ile rakibe ağır hasar vurmaya odaklanıyor. Temel mesleklerde seviyelerinizi ilerletmeniz ve bazı questleri tamamlamanız sonrasında ise oyuna daha çok meslek ekleniyor, Bunları deneyimlemeniz için önünüzde bir engel yok, o nedenle çok ciddi bir tehlikeyle yüzleşmeye gitmiyorsanız konfor alanınızı bir süre terkedip başka meslekler ve yeteneklere bir göz atabilir, oynanışa tazelik getirebilirsiniz.
Oyunda evrensel olarak bir ana saldırımız, mesleğimize bağlı olarak değişen ikincil hamlemiz, savunma/savuşturma, zıplama ve dört tane de kendimizin atayabileceği yetenek bulunuyor. Bunların yanısıra Dragon’s Dogma’nın en önemli mücadele formu olan “Grab” fonksiyonu için atanmış bir tuşumuz mevcut. Grab yani tutma ile kendi boyutumuzda olan karakter veya düşmanları kapabilir veya yere yapıştırabilir, büyük canavarların ise koluna bacağına tutunabilir, hatta üstlerine tırmanabiliriz. Örneğin iri kıyım ve hantal cyclops’ların bacaklarını tutup iterek dengelerini bozabiliyoruz. Büyük rakiplerin genellikle kafaları zayıf noktaları oluyor, o nedenle vücutlarından tırmanıp bu noktalara vuracağınız esaslı bir vuruş hem yüksek zarar almalarına hem de devrilip ekip arkadaşlarınızın daha efektif darbeler indirmesine olanak tanıyabiliyor. Bu konuda ezber bozan yaratıklar da mevcut tabii; örneğin sadece belirli açıklarından vurmadığınız takdirde hiç zarar almayan taş golemler gibi. İlk oyunda olduğu gibi ikinci oyunda da en keyif verici savaşlar bunlar. Bir Griffin ile mücadelenizin son evresinde kanatlarını kanatlarını açıp uçmaya hazırlanan canavarın üstüne çıkıp havada süzülürken son darbeleri indirip epik bir şekilde yere çakılmak bu oyuna has, eşsiz bir deneyim.
Itsuno sevgiyle pişirmiş
Oyunun yönetmeni Hideaki Mitsuo’dan da bahsetmezsek olmaz. 1994’ten bu yana Capcom’un çok önemli oyunlarına emek vermiş bir yönetmen kendisi. Kariyerinde Power Stone, Resident Evil, Devil May Cry gibi önemli yapımlar bulunan yönetmenin Dragon’s Dogma’nın eşsiz formülüne katkısı büyük. Kendisi zamanı için oldukça deneysel mekanikleri olan Dragon’s Dogma’nın devam oyununda sınırları biraz daha zorlamak, ilk oyunda ekleyemediği fikirleri eklemek gibi konulara odaklanmış, onun dışında oyunun kimyasını çok değiştirmek istememiş ki bu yerinde bir karar olmuş. Oyun old school bir rpg deneyimi üzerine inşa edilmiş cilalı bir yapım olmuş, hatta ilk Dragon’s Dogma’nın olmak isteyeceği her şey Dragon’s Dogma 2’de vücut bulmuş denebilir.
Tek dişi kalmış ejder
Oyunun biraz yalpaladığı kısım ise teknik tarafta baş gösteriyor. Capcom’un performans açısından çok başarılı oyunlarına ev sahipliği yapmış RE Engine adlı motoru Dragon’s Dogma’da yüzleri aynı şekilde güldürememiş. Açık dünya olmasa bile yakın dönem çıkmış olan Resident Evil 4 Remake geçtiğimiz nesilde bile 60fps verebilmiş olan, grafikleri de oldukça yüksek detaylara sahip bir Capcom oyunuydu. Sadece yeni nesil konsollara çıkmış olan Dragon’s Dogma 2 ise 30 fps kilidi ile geliyor ve bu kare sayısını dahi bazı senaryolarda koruyamıyor. Oyunun en yoğun performans düşüşleri şehirlerde gözlemleniyor, buradaki ana sıkıntının kalabalık anlarda karakter modellerinin işlemci gücünü sınaması gibi görünmekte. Öte yandan oyunun dünyasında seyahat eder ve düşmanlarla savaşırken performans oldukça stabil, oyunun savaş mekanikleri aşırı hızlı olmadığı için rahatsızlık vermiyor. Konsollarda grafik ve performans arası seçim yapmaya alışığız, ancak Capcom DD2’ye bir grafik / performans seçimi eklememiş. Bu ileride güncellenir mi bilgimiz yok, ancak şu an için saniyede 30 kare üzeri performans alabileceğiniz tek platform PC. Tabii bu konuda da yolunuz gül bahçelerinden geçmiyor, zira oyunun sistem gereksinimleri pek düşük değil. Hatta oyunun resmi Steam sayfasında önerilen sistem gereksinimleri olan i7 10700 / RTX 2080 kombininde dahi beklenen performansın 2K çözünülükte 30 olduğunu ve yoğun sahnelerde kare sayısının düşebileceği belirtilmiş, hatta ray trace açmak için en az 2080TI ekran kartı önerilmiş. Yani çok 4000 serisi gibi çok güncel bir ekran kartınız yoksa pek de 60fps düşlemeyin.
Oyunun çıkışını takiben gözlemlediğim bir diğer tartışma da ek içerik satışı üzerine. Ancak burada işin performans sorunları kadar tepkiye değer olmadığı ve oyuncuların biraz aşırı tepki gösterdiğine kanaat getirdim. Öncelikle satılan eşyaların tümünün oyun içinde kolay şekilde elde edilebildiğini not düşelim. En zorları gibi görünen karakter görünümü değiştirme obejesi bile quest ya da RC ile elde edilebiliyor. Oyunda hızlı seyahat sık başvurulmak için tasarlanmış bir sistem değil, keşif teşvik ediliyor ve şehirler arasında oxcart aracılığıyla seyahat mümkün. Performans adına yapılan eleştiriler ne kadar yerindeyse içeirk hakkındaki eleştiriler de bir o kadar yersiz ve lince dönüşmüş durumda. Oyunun çıkış haftası sonrasında bu yaygara neyse ki sona erdi (çoğu oyunu oynamamış kişilerin yorumlarına dayalıydı) ve oyunun kendisi ön plana çıkmaya başladı ama yine de üzücü bir durumdu. Özetle oyunda parayla satılan ek içeriklerin hiçbiri elzem değil. Oyunu oynadıkça istediğiniz her şeye erişmeniz mümkün.
Rüzgar yine arkamda
Dragon’s Dogma 2 ilk oyun ne yapıyorsa üstüne iki katını koyan, açık dünyası tıka basa dolu (Elden Ring ile yarışır), zorlu düşmanlar ve keyifli oynanış mekanikleri harika bir aksiyon rol yapma oyunu. Kendine has yapısı, seyahat, piyon, meslek sistemini çözümlediğiniz ve büyük düşmanlarla nasıl başa çıkabileceğinizi kavradığınız an rüzgar gibi esiyorsunuz. Oyun Türkiye’ye özel fiyatıyla Steam’de 50 dolar(resmi fiyatı 70 dolar), PlayStation’da 1879TL, Xbox’ta ise 1349TL fiyat etiketiyle satışta. Oyun ortalama bir oynanışla 40 saat, detaylarını ve dünyasını keşfetmek, tüm içeriği deneyimlemek oyuncular için en az 80 saat civarı bir oyun süresi sunuyor.