Japon oyun firması SquareSoft, ya da şu anki adıyla Square Enix, gelmiş geçmiş en köklü rol yapma oyunu serilerinden Final Fantasy’i dünyaya bahşedeli tam 35 sene geçmiş. 1987 yılında Hironobu Sakaguchi önderliğinde geliştirilen ve aslında o dönem batmak üzere olan firmada tek atımlık bir oyun olarak planan yapım, büyük bir başarı yakalaması ardından seriye dönerek günümüze dek düzinelerce oyunlar devam etti. Özellikle PlayStation’da çıkan oyunlarıyla batıya da japon rol yapma oyunlarını da sevdiren sayılı seriden biri olmayı başaran Final Fantasy çoğu oyuncunun anılarında tatlı bir yere sahip. Seri tam gaz devam ederken son dönem ismini Nioh ile duyurmayı başaran oyun stüdyosu Team Ninja, Square Enix ile bizi tavşan deliğinin en dibine döndürmek için kolları sıvamış. Stranger of Paradise: Final Fantasy Origin inceleme yazımızda serinin en başına, kaosun kalbine bir yolculuğa çıkıyoruz.
Jack’in hikayesi
Stranger of Paradise: Final Fantsay Origin, serinin ilk oyun üzerine kurgulanmış bir oyun. İlk Final Fantasy oyunu Chaos adlı büyük bir tehditi durdurmak üzere yyola çıkan 4 ışık savaşçısının macerasını konu alıyordu. Final Fantasy Origin de benzer bir şekilde Jack, Ash ve Jed adlı üç savaşçıyla açılışını yapıyor. Ancak bazı durumlar orijinal Fainal Fantasy öyküsüyle kesişiyor. Öncelikle savaşçılarımız dört değil üç kişi, ve ışığın savaşçıları olduklarının kanıtı olan kristalleri parlak değil, kapkara. Ayrıca kahramanlarımız içinde bulundukları medival dünyaya tezat olacak derecede modern giyim ve saç stillerine sahipler. Ancak Chaos’u durdurmakla görevlendirilmiş olmaları dışında hiçbir anıya sahip değiller. Özellikle ana karakterimiz Jack, Chaos konusuna oldukça takıntılı durumda. Öykü ilerledikçe jack’in saplantısı büyüyor ve çeşitli olaylar eşliğine karakter sayımız önce olması gereken rakam olan dörde, ardından da tuhaf şekilde beşe çıkıyor. Öte yandan finalde taşlar o kadar güzel şekilde yerine oturuyor ki, o an oyun boyunca sorguladığınız çoğu şey cevabını buluyor.
Oyunun ilk fragmanından beri hikaye hakkında akıllarda olan soru şuydu: Oyun ilk Final Fantasy üzerine kurgulanmış ama Stranger of Paradise bir yeniden yapım mı, alternatif bir evrende geçen farklı bir hikaye mi, yoksa olayların farklı bir anını anlatan bir yan öykü mü? Buna maalesef spoiler vermeden yanıt vermemiz güç. Ancak orijinal Final Fantasy evreninde geçtiğini söylersek merakınız biraz daha ateşlenebilir. Zira oyun boyunca hem ana olaylara benzer, hem de zıtlık taşıyan durumlar yaşayacaksınız. Ancak şunun garantisini vereibiliriz ki finalde taşlar yerine oturuyor.
Oynanış
Final Fantasy Origin’in Square Enix’in denetiminde Team Ninja tarafından hazırlandığını girişte belirtmiştik. Team Ninja belki de Dark Souls oyunlarından esinlenen oyunlar içinde en başarılı ve kendine has olandı. Temel oynanış ve özellikle zorluk olarak Souls serisi ile büyük benzerlikler gösteren oyunda aynı zamanda Diablo benzeri bir loot (eşya) sistemi de mevcuttu. Düşmanlardan düşen ekipmanların da bir seviyesi, nadirliği ve rastgele oluşturulmuş yan nitelikleri bulunuyordu. Bunların hepsi Stranger of Paradise: Final Fantasy Origin’de de mevcut. Keskin zamanlamaları ödüllendiren, hızlı bir oynanış, zorlu zindanlar ve bol bol loot. Nioh’a kıyasla loot mekaniği Final Fantasy Origin’de çok çok daha önemli diyebilirim, çünkü karakterlerimiz level atlayarak niteliklerini kuvvetlendiremiyor. Onun yerine üzerimize giydiğimiz ekipmanların seviyeleri ve nitelikleri var. Gücümüzü ve dayanıklılığımızı bunlar belirliyor.
Temel olarak oynanış tetik tuşlar ile hafif, ağır saldırı ve yetenek kullanma, X ile savuşturma, O ile ruh kalkanı ve bitirici vuruş üzerine kurgulanmış. Oyun Nioh’taki gibi agresif oynanışı destekliyor ve Souls gibi taktiksel hamleler ile önemli avantajlar yakalayabiliyorsunuz. Özellikle ruh kalkanı ile düşmanları bloklamanız çok önemli. Bu hareket ile bloklanan hareketleri geçici olarak düşmana kullanabiliyorsunuz. Ayrıca her blok ile özel saldırılarınızı yapmanıza olanak tanıyan MP barınızın maksimum seviyesi azar azar yükselmeye ve sizi savaşta daha etkin kılmaya başlıyor. Sersemlettiğiniz düşmanlara yaptığınız soul crush adlı bitirici vuruşlar ise kalan canlarının tamamını tüketerek rakiplerinizi hakladığınız ve MP kazandığınız alternatif bir saldırı.
Final Fantasy’nin olmazsa olmazı: Meslekler
Seride birkaç istisna haricinde Final Fantasy oyunlarının en büyük mekaniklerinden biri de Job, yani meslek sistemidir. Savaşçıdan büyücüye, şifacıdan şovalyeye kadar geniş bir skalası olan meslekler Jack’in özel saldırıları ve pasif yeteneklerini belirliyor. Meslekler aynı zamanda hangi ekipmanları kuşanabileceğinizi de etkiliyor ve düşmanlara karşı kullanacağınız stratejileri derinleştiriyor. Jack aynı anda iki mesleğin niteliklerini kullanabiliyor ve bu mesleklere özgü oluşturduğunuz ekipman / yetenek kombinasyonları arasında tek tuşla geçiş yapabiliyorsunuz. Bazı meslekler yetenek ağacından açılırken bazıları için de o mesleğe özgü bir ekipmanı kuşanmanız yeterli oluyor. Oyunu belki de atası Nioh’tan ayıran en büyük özellik bu meslek sistemi. Mümkün olduğunca hepsini değerlendirip seviyelerini fullemenizi öneririm. Yan karakterler de bu sistemden yararlanabiliyor, ancak Jack istediği mesleğe erişim sağlayabiliyorken yan karakterlerin kullanabildiği meslekler daha kısıtlı. Kendilerini aktif kontrol edemediğimiz ve sadece destek olarak yararlandığımız için ise bu durum çok şeyi değiştirmiyor.
Bahsi geçmişken loot mekaniğinin de bir kez daha üstünden geçelim. Nioh’ta olduğu gibi Final Fantasy Origin’de neredeyse her 10-15 saniyede bir yeni bir ekipman edinmeniz olası. Yeri geliyor öldürdüğünüz bir düşmandan, yeri geliyor köşe başındaki bir sandıktan düşen silah ve zırhlar karakterinizin gücünü belirliyor. Renklerine göre nadirlik ve kendine ait seviyeleri bulunan ekipmanları oyun boyunca kontrol edip, Jack’i en uygun olanlarla sürekli güncellemeniz lazım. Diablo ile oldukça benzeşen bu mekanik hem keyifli, hem de biraz yorucu. Oyunun başlarında her düşen ekipmanla oyunu durdururken aksiyondan çok geri kaldığımı farkettim ve bir süre sonra sadece zorluk faktörünün arttığını hissettikçe ekipmanları kolaçan etmeye başladım. Bu sayede oyunun aksiyonunun keyfini çıkarmaya başlayabildim. Size de şimdiden bir tavsiye olarak kenara bırakayım.
Teknik Analiz
Oyunun en yükselen ve alçalan anları ise teknik tarafta ortaya çıkıyor. Öncelikle etkileyici bulduğum taraflardan bahsedeyim. Oyunda üzerinize giydiğiniz her silah, zırh büyük bir incelikle tasarlanmış. Nioh’ta da bu durum böyleydi. Team Ninja burada adeta şov yapmış. Yüzlerce farklı ekipman ile karakterlerinizi şekilden şekile sokabiliyorsunuz. Bölüm tasarımları Nioh’taki gibi kapalı alanlar, ancak modellemeler orijinal seriye çizgileriyle yön veren büyük usta Yoshitaka Amano’nun tasarımlarına oldukça sadık. Yeri geliyor mekanla güzel etkileşime de girebiliyoruz. Mesela bir kale kuşatmasında kuleleri devirip köprüye çeviriyor, ormanlık bir alanda sarmaşıklara yön verip yeni rotalar oluşturabiliyoruz. 80’li yıllarda 8bit piksellerle pek de hakkı verilemeyen tasarımları bu kadar detaylı şekilde üç boyutlu olarak görmek serinin eski bir hayranı olarak beni mutlu etti.
Öte yandan oyunun performansı konsollarda çok parlak değil. Oyun artık standartlaşmış olan Grafik ve Performans modları ile geliyor. Grafik modunda upscaled 4K çözünürlük ve 30fps, Performans modunda ise 1080p çözünürlük ve 60fps akıcılık sunuluyor. PlayStation 5 çıktığından beri her oyunda performans tarafına yöneldim. Ancak Final Fantasy Origin bu modda türevlerine kıyasla çok düşük bir çözünürlük veriyor ve normalde detayları ile etkileyecek bir oyunu adeta bulanık ve bir nesil öncesine ait görselleri var gibi algılatıyor. Bu nedenle ilk kez bir yeni nesil konsol oyununu grafik modunda oynadım. Ancak Demon Souls, Ratchet and Clank gibi oyunlarda dahi 2K altına düşmeyen çözünürlük nasıl bu oyunda yakalanamamış anlam veremedim. Oyunun PC portu da özellikle aksiyon sahnelerinde inişli çıkışlı, bu nedenle geliştirme sürecinde oyunun optimizasyonu için yeterli vakit ayrılmamış olduğu kanaatindeyim. Umuyorum bu durum gelecekte yayınlanacak yamalar ile daha iyi hale getirilir.
Nostaljinin yabancısı
Stranger of Paradise: Final Fantasy Origin, büyük bir serinin başlangıcını çok ilginç bir şekilde tekrar oyun dünyasına kazandırmış, nostalji yönü ağır ama tamamen modernize edilmiş bir oyun. Genel olarak gayet keyifli olan mekanikler teknik aksaklıkların biraz gölgesinde kalıyor ama özellikle serinin hayranlarının ve aksiyon yapılı oyunları sevenlerin denemesi gereken bir yapım. Zaten oyunun ilk birkaç bölümünü oynayabileceğiniz bir demosu da mevcut, en son kararı kendiniz de deneyim ederek verebilirsiniz.