PlayStation platformu için özel oyunlar geliştiren Guerrilla Games, 2017 yılında 10 yıllık birinci şahıs nişancı serileri Killzone’u bir kenara koyarak kendileri için yepyeni bir tür olan aksiyon rol yapma oyunu türüne el atmış ve başarılı bir ürün ortaya koymuştu. Vahşi doğa ve teknolojinin çok ilginç bir harmanı olan Horizon Zero Dawn büyük bir başarıya imza atarak toplamda 24 milyon ünite sattı. Ek paket Frozen Wilds ve devam oyunu Horizon Forbidden West ile macera devam etti ve seri oyun dünyasında kendine iyi bir yer edindi. Çıkışı üzerinden henüz yedi yıl geçmiş ve güncel sistemlerde erişilebilir durumda olsa da oyun yenilenmiş bir sürümü ile tekrar karşımıza çıktı. Horizon Zero Dawn Remastered inceleme yazımızda hem ana oyun ve ek paketi hakkında bilgilerinizi tazeleyecek, hem de remake ve remaster döngüsündeki yapımlar ve oyun dünyasının geleceğini biraz irdeleyeceğiz.
Dünya Artık Bizim Değil
Aloy adlı kızıl saçlı, dik başlı bir savaşçı hanımı kontrol ettiğimiz oyun, kıyamet sonrası olarak tabir edebileceğimiz bir dünyada geçmekte. Yalnız aklınıza Mad Max, Fallout ya da Metro serisindeki gibi radyasyondan kırılmış kurak topraklar veya harabeye dönmüş binalar gelmesin. Horizon Zero Dawn daha açılışta bizi ters köşeye yatırarak doğanın olanca güzelliği içinde insanlığın küllerinden yeniden doğmuş olduğu, kabileler ve yeni inanışlarla bezeli primitif, rengarenk bir dünyanın ortasına bırakıyor. Ancak daha açılış filminde de göreceğiniz üzere bebekliğinden çocukluğuna Aloy’un koruyuculuğunu üstlenmiş olan Rost bir dizi robotun arasından geçerken kafamız karmakarışık oluyor. İnsanlığın başına ne geldi? Teknolojide bu denli ilerlenmişken neden bu kadar ilkel bir yaşama dönüldü? Etrafta dolanan irili ufaklı robotlar neyin nesi? Amaçları ne? Oyun artık 7 yıllık olsa da senaryo ile ilgili detaylara girmeyeceğim, ama oyunun sürekli merak uyandıran, dünyası hakkında minik ipuçları veren ama uzunca bir süre gizemini kaybetmeyen bir hikayeye sahip olduğunu söyleyebilirim. Ana karakterimiz Aloy da bu gizem faktöründen payını almış durumda. Henüz bebekken kabilesi tarafından sürgün edilmiş Aloy’un sırrı da uzunca bir süre başarıyla gizleniyor ve dozu çok iyi ayarlanmış hikaye sunumu / aksiyon ikilisi eşliğinde senaryoya kendimizi kaptırıp gidiyoruz.
Oyunun girişi Aloy’un çocukluğundan yetişkinliğe adım atışı ve kendini sürgün edildiği kabileye tekrar ispatlayışı ekseninde gelişiyor. Bu esnada oyunun gizlilik, hayatta kalma, savaş ve rol yapma mekaniklerini de öğrenmiş oluyoruz. Başlangıç silahlarınız arasında yer alan mızrağınız oyun boyunca alacağınız bazı questler ile geliştirilebiliyor. Ok ye yay gibi uzak menzil silahları ise oyunda ilerledikçe tüccarlardan alabiliyorsunuz. Enderlik seviyesi sırasıyla beyaz – yeşil – mavi ve mor olarak değişen silahların yanı sıra çeşitli zırhlar da giyebiliyor, ekipmanlardaki slotları özel taşlar (Mods) ile modifiye edebiliyoruz. Oynanış dinamiklerini detaylandıracak olursak;
Gizlilik: Oyunda koştuğumuz zaman gürültü çıkarıyor, çevremizdeki insan ve robotların dikkatini çekebiliyoruz. Kare tuşu ile gizlilik moduna girebiliyor ve eğilerek sessizce hareket edebiliyoruz. Ayrıca çevrede bulunan uzun otların arasına bu moddayken karışabilir ve düşmanlarınız tarafından farkedilemez hale gelebilirsiniz. Bu modda sizi farketmeyen düşmanlarınızı pusuya düşürüp yüksek zarar veren bir saldırı yapabiliyorsunuz. Düşmanlarınızın 3 ayrı modu bulunuyor. Herhangi bir tehdit hissetmediklerinde çevrede sakince dolaşıp sıradan aktivitelerini gerçekleştiriyorlar. Bu modda düşmanlarınızı gafil avlayarak çoğunu tek vuruşta öldürebiliyorsunuz. Robotlarda doğal mod saçtıkları mavi ışıktan farkedilebiliyor. Herhangi bir ses duyar ya da sizi uzaktan görürlerse sarı moda geçiş yapıyorlar. Bu modda iken sesin geldiği kaynağa doğru arayışa geçiyorlar. Bu modda da gizlendiğiniz yerden ağır hasar veren saldırınızı yapmanız mümkün, ancak düşmanlarınız siz saldırmadan farkedip savaş pozisyonlarına geçebilir. Son olarak düşmanlar tam olarak sizin varlığınızı keşfettiklerinde kırmızı moda geçiyorlar. Bu andan itibaren savaşmak ya da kaçmak dışında yapabileceğiniz bir şey yok.
Mücadele: Horizon Zero Dawn’ın savaş mekanikleri uzak ve yakın menzil olarak iki yarıya ayrılmış durumda. Yayınızı ateşlemek için L2 tuşuna basılı tutarak nişan alıyor ve R2 ile okunuzu fırlatıyorsunuz. L1 silahlar ve cephane kısayol menüsünü aktif ediyor. Aynı anda 4 uzak menzil silah taşıyabiliyorsunuz ve mor seviyede olanların 3 ayrı cephane tipi bulunuyor. Uzak menzil silahlarınız fiziksel ve elementsel zarar, tuzak kurma ya da robot avlarınızın parçalarını dağıtma gibi farklı odaklara sahip. Özellikle tuzak sınıfında oklar atan yayınız zorlu mücadelelerde çok işinize yarıyor. İki ayrı noktaya atış yaparak gerdiğiniz tel, türüne göre düşmanınızı şoklayabiliyor ya da bir patlama alevler içinde bırakabiliyor. Savaştığınız robotun zayıf noktalarını Focus ile inceledikten sonra en iyi stratejileriniz ile saldırın. Özellikle Sawtooth gibi agresif yapıda olan robotlar dikkatli olmasanız sizi kısa süre içinde indirebiliyor.
Uzak menzil silahların yanı sıra oyun boyunca taşıdığımız bir de mızrağımız bulunmakta. Hafif saldırı için R1 ve ağır saldırı için R2 tuşları ile kullandığımız mızrak robotları parçalara ayırmak için en ideal silah. Ayrıca çok hareketli düşmanlarınızı okla haklayamaz ve burun buruna gelirseniz mızrak başvuracağınız en etkili silah oluyor. Oyunda bazı questler ile mızrağımızı güçlendirebiliyoruz. Ayrıca seviye atladıkça yetenek ağacımızda mızrağı daha etkili kullanmamızı sağlayan bazı yetenekleri de açabiliyoruz.
Saldırı haricinde takla atarak düşman saldırılarından kurtulabiliyoruz. Doğru bir zamanlama ile yuvarlak tuşuna basarak takla atmak sizi ölümcül bir darbeden kurtarabilir. Özellikle çevik ve ölümcül düşmanlarınız üstünüze atlamayı çok seviyor. Takla ile düşmanlarınızın bu tür saldırılarını savuşturun ve onları cezalandırın!
Focus Modu: Aloy’un çocukken bulduğu, kulağa takılan küçük bir cihaz olan Focus, kıyamet öncesi uygarlıktan kalan nice yadigardan biri. Aloy’un düştüğü bir yeraltı mağarasında halen çalışır durumda bulduğu bu cihaz hayatından bir dönüm noktası oluyor. Oyun içinde R3 (sağ analog) tuşuna bastığımızda devreye giren radar ile çevremizdeki toplanabilir eşyaları, canlıları ve robotları görebiliyoruz. Focus ayrıca robotların zayıf noktalarını, parçalanabilen ve alev alabilen kısımlar gibi avlanırken işimize çok yarayacak detayları da sunuyor. Bununla da kalmıyor insanların bıraktıkları ayak izlerini hatta robotlar doğal modlarındayken yürüyecekleri rotayı dahi bu cihaz sayesinde takip edebiliyoruz (R1tuşu ile). Yine Focus sayesinde eski uygarlığa ait dökümanları okuyabiliyor, bazı cihazları çalıştırabiliyor ve ses kayıtlarını dinleyebiliyoruz. Bunlar da bize kıyamet öncesi dünya hakkında bize önemli ipuçları aktarıyor.
Keşif / Toplama / Avlanma: Horizon Zero Dawn’ın çok büyük bir dünyası var. Köyler, kasabalar, kamplar ve robotların yanısıra şifalı bitkiler; tavşan, balık, hindi, tilki, domuz gibi av hayvanları ve eski uygarlığa ait çeşitli kalıntılar da oyunun dünyası üzerine dağılmış durumda. Genellikle questler ile yönlendirildiğiniz oyunda ilerledikçe kamp ateşleri göreceksiniz, bunlar bir nevi checkpoint görevi görmekte. Aynı zamanda oyununuzu bu noktalarda kayıt da edebiliyorsunuz. Üçgen tuşu hızlı kayıt yapmanızı sağlarken kare ile de kontrollü (slot seçerek) kayıt yapabilirsiniz. Oyunda bulduğunuz bitkileri de üçgen tuşu ile topluyorsunuz. Bu şekilde topladığınız şifalı otlar / yemişler oyunda sağlığınızı toparlayabilmek için en çok başvuracağınız yöntem olacak. Can barınızın altındaki yeşil çubuk size ne kadar kullanım hakkınız olduğunu gösteriyor. Zarar aldığınız zaman dpad’deki yukarı tuşuna basarak bunları kullanıyor ve sağlığınızı dolduruyorsunuz. Toplama kapasiteniz medicine pouch belirliyor ve bir yetenek ile hem iyileşme hızınızı hem de toplayabileceğiniz otun miktarını artırabiliyorsunuz. Toplayabileceğimiz bitkiler elbette bununla sınırlı değil. Ok yapımında bolca kullancağınız kuru dallar, özel iksirler yapmanızı sağlayan, hatta cephane üretiminde kullanabileceğiniz bazı diğer bitkiler de bulunuyor. Bunların yanısıra avladığınız hayvan ve robotlardan topladığınız materyaller ile de cephane ve taşıma kapasitenizi artıracak yükseltmeler yapabiliyorsunuz.
Crafting: Oyunda gerek doğadan gerekse robotlardan topladığımız materyaller ile bir sürü şey yapabiliyoruz. Bunların en başında tabii ki cephane geliyor. Robotlardan düşen metal parçaları ve kuru dal, tel gibi bazı ek parçalar ile ok yapabiliyoruz. Oklarımızı ana menünün yanı sıra hızlı bir şekilde L1 ile açtığımız kısayol menüsünden de imal edebiliyoruz. Ayrıca avladığımız hayvanların deri ve kemiklerinden de taşıma kapasitemizi yükseltecek yeni çantalar yapabiliyoruz. Bunların haricinde oyunda özellikle zorlu savaşlarda acil şifaya ihtiyaç duyduğumuzda kullanacağımız iksirleri de av hayvanlarının etlerinden yapıyoruz. Ayrıca elementlere karşı direnç sağlayan ya da maksimum sağlık değerimizi geçici bir süre yükselten iksirler de yapabiliyoruz.
Savunma ve iyileşmenin yanı sıra tuzaklar ve bombalar da yapabiliyoruz. Ancak bunları kullanmadan önce Disarm Traps adlı yeteneği öğrenmenizi tavsiye ederim, yoksa yanlış yerleştirdiğiniz bir tuzağı yerinden kaldıramaz ve harcadığınız materyalleri israf etmiş olursunuz.
Rol Yapma: Horizon Zero Dawn da tıpkı Withcer gibi tek bir karakterin ekseninde geçiyor. Diğer bir deyişle olayları Aloy’un çerçevesinden görüyoruz. Zaman zaman yanımızda yer alan yardımcılar da oluyor, ancak quest bittiğinde herkes kendi yoluna gidiyor. Öykü boyunca ana görevler, yan görevler ve ekstralar üçgeninde gidip geliyoruz. Ekstralar avlanma, haydut kampları dağıtma, ya da getir götür mevzularından oluşurken, bazı yan görevler ise ana görevle paralel başka hikayeleri bize aktarıyor. Açıkçası her biri ayrı bir keyif içeren, atlamamanızı önerdiğim tipte. Bazıları hikayedeki ilginç detaylara ışık tutarken bazıları da mızrağınızı kuvvetlendirme gibi uzun vadede çok işinize yarayan güçlendirmeleri açabiliyor. Görevler esnasında çoğu rol yapma oyununda olduğu gibi karakterlerle etkileşime geçerken çıkan diyalog çemberinden yaptığımız seçimlerle öğrenmemiz gerekenleri öğreniyor, merak ettiklerimizi sorguluyoruz. Hikayenin belirli anlarında ise üç tipte seçim yapmanızı gerektiren durumlarla karşılaşabiliyoruz. Horizon Zero Dawn’da bu sisteme Flashpoints adını uygun görmüşler. Flashpoint durumlarda yumruk ikonuna sahip confront ile karşımızdakini tehdit ya da tahrik eden bir üslup ile; beyin ikonuna sahip insight ile akılcı, yeri geldiğinde zeka ile karşıdakini ezici bir üslup ile; kalp ikonlu cevap ile de daha sevecen, anlayışlı bir üslup ile yanıt verebiliyoruz. Buralarda yapacağınız seçimler ileride gerçekleşecek olaylarda size yansıtılıyor.
Karlı dağların zirvesinde – Frozen Wilds
Horizon Zero Dawn Remastered’a dahil olan genişletme paketi Frozen Wilds’a gelirsek… Ek hikayenin odağında haritanın kuzey tarafına yeni eklenmiş olan bölge The Cut var. Bu bölgede robotlara tapan Banuk kabilesi hakim. Kendilerini ana oyunda da zaman zaman görmüştük. Genişletme paketimiz ile ana karakterimiz Aloy kabileyi artık yerinde ziyaret edebiliyor, ancak iyi bir günlerinde değil. Taptıkları dağ tanrıçası gizemli Daemon tarafından ele geçirilmiş olan kabile halkı öfkeli ancak Daemon’un corruption benzeri bir etki ile çıldırttığı robotlar karşısında ise etkisiz kalmış durumdalar. Aloy’u artık tanıyorsunuz, böyle durumlarda pasif kalacak biri değil, hemen kabilenin yardımına koşuyor ve bu yeni tehdidin gizemini çözmeye çalışıyor. Frozen Wilds ana oyundaki kadar gizemli ve sürükleyici bir hikaye vaat ediyor.
Adından da anlaşılacağı üzere Frozen Wilds ile ilk dikkatleri çeken şey karlarla kaplı yeni mekanlar. Ana oyunda da zaman zaman kar serpiştirdiği oluyordu ama bu sefer ciddi anlamda bir kardan söz ediyoruz. Yeri geliyor belimize kadar karın içinde ilerliyoruz. Yoğun yağış altında kartpostal tadında manzaralara maruz kalıyoruz. Bir süre sonra yeni düşman türleri de eğlencede yerini alıyor. Geneliyle iri kıyım ve zorlu robotlar bölgede kol geziyor. Oyunda toparladığınız en iyi ekipmanlar ile biraz zorlanacağınızın garantisini veriyorum, yapımcılar da Frozen Wilds ile gelen içeriğe dalmadan önce en az 30. seviye civarlarında olmanızı öneriyor. Ekipmandan bahsetmişken, Frozen Wilds ile oyuna pek çok yeni ekipman da eklenmiş, ancak benim ilgimi en çok mızrağımız için gelen yeni güncellemeler çekti. Bir yan görevi tamamlayarak mızrağımıza slotlar ekleyebiliyor ve modifiye edebiliyoruz. Banuk kabilesinde bir şamandan alabileceğiniz bu görevi mümkün olduğunca erken yapmaya çalışın. Sonrasında çok yararını göreceksiniz. Ayrıca oyunda bulduğunuz blueglam adlı kristaller sayesinde tüccarlardan çok kuvvetli silahlar satın alabiliyorsunuz. The Cut size ana hikayenin yanında 10-15 saatlik ek bir macera sunuyor.
Neden remaster?
Yazının “yeni kısımları” nispeten burada başlıyor. Eğer yapıma içerik olarak bakarsak elimizde aşağı yukarı Horizon Zero Dawn ile üç aşağı beş yukarı aynı şey var. Ancak yazının ilerleyen kısımlarında değineceğim teknik tarafa derinlemesine baktığımzda işler biraz değişecek. Öncelikle bu oyunun remaster edilmesi ve remaster remake kısır döngüsü ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Orijinal sürüm için 2017 yılında yazdıklarımı anımsatarak başlayım. Horizon Zero Dawn’ın görsellerini çok başarılı bulmuş ve Witcher 3’ü de dahil ettiğim açık dünya rol yapma oyunları arasında Horizon’ın o ana kadar gördüğüm en detaylı grafiklere sahip olduğunu belirtmiştim. Oyun 7 yılın ardından hala inanılmaz iyi görünürken ve kolaylıkla erişilebilir durumdayken remastered haberleri çıktığında inanılmaz garipsemiştim. Bir oyun yıllar yıllar önce çıkmış olur, erişilmez olur ya da çok eskimiştir, işte o anlarda remake ve remaster kulağa fısıldanan büyülü sözler gibidir. Yakın dönemden örnek verirsek Silent Hill 2 remake projesi büyük sevinçle karşılanmıştı, zira oyun tam 3 nesil öncesine ait ve son iki konsol jenerasyonunda oyunun orijinal sürümüne dijital olarak ulaşma şansınız yok. Kutulu sürümleri dahi PlayStation 2 ve 3 platformlarında sıkışıp kalmış durumda. Ya da Crash Bandicoot oyunlarını oynamanız için ilk PlayStation ya da en iyi senaryo ile Vita’ya sahip olmanız lazım. 28 yıllık oyunun platform mekanikleri taş gibi olsa da görselleri o kadar eskimişti ki… O nedenle Crash Bandicoot N. Sane Trilogy oyun dünyası için büyük bir lütuftu.
Peki bu bağlamda Horizon tam olarak nerede kalıyor? Sadece 7 yıllık geçmişiyle ne görselleri eskimiş, ne erişiminde bir zorluk var. Remaster çıkana kadar Complete Edition Steam ya da PlayStation Store’da birkaç tuş uzaklığınızdaydı. Sanırım burada konuyu Last of Us’a bağlamamız gerekiyor çünkü yılanın başı o. PlayStation 3’ün son demlerinde çıkan bu oyun sadece bir sene sonra PlayStation 4 için remastered takısı alarak bir kez daha piyasaya sürülmüştü. İlk bakışta yeni bir konsol jenerasyonu işin içinde olduğundan gerekli olabilir gibi görünse de hayır, bütün problem Sony’nin backwards yani geriye dönük uyumluluk desteğinin zayıf olması ile alakalıydı. Last of Us’ın çok başarılı bir yapım olduğunu da hesaba katarsak Sony yasak elmanın tadına ilk kez burada baktı diyebiliriz. Normalde güncelleme ile gelebilecek bir şey yeniden pazarlandı ve o dönem bu tarz şeylere çok maruz kalmayan oyuncular bu durumu çok eleştirmedi. Hatta orijinal oyun PlayStation 3’te yaklaşık 13 milyon satarken sadece bir sene sonra çıkan Remastered 18 milyon civarı sattı. Bu durum gelecek için Sony’e bazı fikirler verdi elbette.
Remake ve Remaster konsolu olmakla eleştirilen PlayStation 5’te Last of Us da bir kez daha makyajlanarak Last of Us: Part I olarak karşımıza çıktı. Böylece oyun sadece 9 yıl içinde ikinci kez remaster edilmiş oldu. LoU: Part I son jenerasyona uygun olarak yenilenmiş görselleri ve oynanış mekanikleri ile ilk remaster’a kıyasla çok daha hakkı verilerek geliştirilmiş bir yapım, hatta ilk oyunu Türkçe dublaj avantajı ile oynama şansı sunması apayrı güzel bir detay. 10 üzerinden 9 puan vererek ve yeniden alınıp alınmaması konusunda minik bir quiz bırakarak noktaladığım incelemesi de sitemizde mevcut. Ancak Part II için 4 yıllık çok daha kısa bir aralık sonrası çıkan remaster inceleme yazımda “Tekrar alınır mı?” sorusuna yanıt ararken çok çok daha zorlanmıştım. Last of Us’ın harika bir deneyim olmasına karşın bu remaster çılgınlığında meşaleyi taşıyan seri olduğunu da inkar edemeyiz. Şimdi elimizde 7 yıllık bir remaster projesi var ve Part II’dekine benzer bir şekilde terlemeye başladığımı hissediyorum. Hakkını yedirmemek adına serzenişime bir ara vererek Horizon Zero Dawn’ın en parladığı nokta olan teknik gelişmelere odaklanacağım.
Teknik mevzular
Horizon Zero Dawn’ın göz kamaştırıcı görsellerinin sırrı kullanılan oyun motorunda yatıyordu. Guerrilla Games’in kendi geliştirdiği oyun motoru Decima bize vahşi dünyayı olanca güzelliğiyle ve ince detaylarıyla hissetme şansı vermişti. Motor o kadar başarılıydı ki Konami ile yollarını ayırdıktan sonra ünlü oyun yapımcısı Hideo Kojima da kendi kurduğu yeni stüdyosunda bu motoru kullanmış ve özellikle her karesi tablo gibi duran açık dünyası ile akıllarda yer edinen Death Stranding’e imza atmıştı. Hal böyleyken Horizon Zero Dawn Remastered’da ilk odaklandığımız kısım görseller oldu. Zaten çıktığı dönemin sınırlarını zorlayan bir yapım ne kadar cilalanabilirdi ki?
Horizon Zero Dawn Remastered henüz kısa bir oynayışın ardından görsel açıdan iddialı yeniliklere ev sahipliği yaptığını göstermeyi başarıyor. Oyundaki ışıklandırma, satürasyon gibi detaylar tamamen değişmiş. Biraz fazla renkli duran orijinal oyunun Remastered versiyonunda renk paleti daha gerçekçi bir skaladan belirlenmiş ve genel olarak ışık ve gölge detayları yükseltilmiş. Modellemeler ve animasyonda da büyük değişimler var. Açıkçası bu sürüm duyurulduğunda tüm değişikliklerin karakter modellerinde olacağını tahmin etmiştim ama yanılmışım. Oyunda karakter modellerinin yanı sıra çevre detaylarında ilginç değişikler var. Bazılarını kıyaslama olmadan fark etmeniz mümkün bile değil ama toprak bir patikaya eklenmiş kaya parçaları, normalde tek tip bir ürün satan satıcının tezgahının çeşit çeşit meyve ve sebzeyle donatılması gibi minik detaylardan tutun, çimeninden ağacına tamamıyla zenginleştirilmiş iri ölçek arazi detaylarına kadar bir çok şeye el atılmış. Sıvı dinamikleri de geneliyle elden geçirilmiş ve hem objeler ile etkileşimi hem de yansıma / kırılma detayları daha gerçekçi hale getirilmiş. Karakterler eskisine kıyasla daha yumuşak ama daha gerçekçi yüz modellerine kavuşmuşlar. Animasyonlarda da yeni motion capture çekimleri ile eklenmiş eklentiler ya da düzeltmeler mevcut. Ayrıca diyalog sekanslarında da yeni kamera açıları eklenerek daha dinamik hale getirilmiş. Bu da sanırım zamanında es geçilen bazı vücut animasyonlarının bu sürümde detaylandırılması sayesinde mümkün olmuş. Orijinal sürümde diyaloglar hep yakın çekimle ilerliyordu.
Alttaki videoda kapsamlı eski sürüm ve remastered arasında yapılmış bir kıyaslama yer almakta:
PlayStation 5’in gücünü oldukça iyi değerlendiren Horizon Zero Dawn Remastered performans tarafında da oyunculara iyi çözümler sunmaya çalışmış. Performans modunda 1800p’ye kadar dinamik çözünürlükte saniye başı 60 kare (fps) veren oyun, VRR destekli bir TV ya da monitörünüz varsa 60 kare hızının üstüne çıkabiliyor. Kalite modunda ise 4K çözünürlük ve 40fps değerlerinde çalışıyor. 40fps daha önce Resident Evil Village’da karşıma çıkan bir değerdi. Genellikle 30fps performans moduna kıyasla hantal, atlamalı görseller ve tuşlara bastığınızda geç tepki veriyor gibi bir his verebiliyorken 40’da bu his kesinlikle yaşanmıyor. Horizon’ın performans modu dahi birçok PS5 oyunundan daha yüksek çözünürlüğe sahip ama en yüksek kalitede oynayayım derseniz de çok fark hissetmeyeceksiniz.
DualSense tarafında da tam destek var. Orijinalde DualShock kontrolcülü PlayStation 4’e geliştirilen oyunun remastered sürüm ile Dual Sense’in Haptic Feedback ve Adaptive Trigger özelliği çok başarılı bir şekilde kullanılmış. Özellikle ok atmak için yay çektiğinizde ya da bir kapıyı mızrağınızla açmaya çalışırken tetik tuşlarında gerginlik çok etkili.
Alınır mı? (Fiyat Performans)
Gelelim en can alıcı kısma. Horizon Zero Dawn Remastered fiyatını hakeden bir oyun mu? Yazının öncesinde de bahsettiğim gibi bu kadar kısa süre içinde remastered gelmesi başlangıçta şimşekleri üzerine toplayan bir durum. Ancak remaster’ın ne kadar özenle hazırlandığı ve fiyatlandırma gibi ek detaylar nihai kararı vermekte yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.
Yurtdışında 50 dolar / euro olarak fiyatı belirlenen oyunun Türkiye PlayStation Store’daki satış fiyatı 1749TL olarak belirlenmiş, yani küresele denk. Güncel AAA oyunlara biçilen 60 ya da 70 dolarlık tam fiyattan satılmıyor oluşu daha önce Horizon oynamamış oyuncular için iyi bir avantaj sayılabilir. Oyuna sahip olanlar için de ayrıca bir kolaylık sağlanarak 10 dolar / 350 TL’lik bir yükseltme opsiyonu koyulmuş. Kaba bir şekilde eski bir oyunun sadece yüksek çözünürlük ve kare hızı değerlerine çıkartılması ve bundan para istenmesine karşıyım, geriye uyumluluk diye bir şey olmalı. Ancak Horizon Zero Dawn Remastered gibi işçilik içeren, görsel ve animasyonları üzerinde tekrar emek harcanan bir yapımda, fiyat performans ölçeğinde oyunun geçer not aldığını söyleyebilir ve özellikle daha önce oyunu oynamayan bilimkurgu temalı aksiyon rol yapma oyunu seven oyunculara rahatlıkla bu sürümü tavsiye edebilirim. Daha önce oynayan oyuncular için de oynadıkları zaman keyif aldılar, bir kez daha oynamak istiyorlarsa veya zamanında oyunu yarım bıraktılarsa, üstüne bir de PlayStation 5 sahibiyseler çok da tereddüt etmeden parasını hakeden yükseltmeyi yapmalarını önerebilirim.