Fallout Tarihi ve Dünyası Bölüm 1: Savaşa Dair

Gözler Fallout 4 üzerindeyken Fallout tarihini inceleyen, hikaye bazlı bir yazı dizisi hazırladık. İyi okumalar.

War, war never changes…

Amerika’nın yalnızca tek bir bomba ile bir şehri yok edebilmesi mümkün olduktan sonra bir bilim adamı tanrıya döndü ve şöyle söyledi; “Bilim artık günahı biliyor”.

Nesiller boyunca gelişmeye devam eden bilim, beraberinde büyük bir yıkımı da getirmeye devam etti. 1940’lardaki atom bombasının keşfi insanlığa bir soru yöneltti, Fallout Tarihi ise bu soruyu yanıtlamaya gayret etti. Eğer insanlığın kendini yok edebilecek bir kapasiteye sahip olduğu bir gün gelirse bize ne olur? Bazıları bunun sonumuz olacağını söylemekte fakat ya bu insanlık tarihinin başka bir kanlı sayfasıysa? Fallout Dünyasını kendinizce tecrübe ettiniz ama Fallout Tarihi hakkında daha fazla öğrenmek mi istiyorsunuz? Pekala hikayenin kalbine inmek için başına gitmemiz gerekiyor…

fallout-tarihi-ve-dunyasi-bolum-1-savasa-dair-01

20.yüzyılın başlarında dünyanın büyük güçleri hükümlerinin asla sona ermeyeceğini düşünüyordu. Çarlık Rusyası kanlı bir devrimin ellerinde sonlarıyla tanıştı. Batı Avrupa ise binlerce yıl sürecek bir faşizm kurmaya çalışanlara karşı büyük bir savaş veriyordu. Japonlar imparatorluklarının sonsuz olduğunu düşünüyordu buna rağmen atom bombasıyla gururları parçalanan ilk millet oldular. Amerika Birleşik Devletleri 1950lerde dünyanın en büyük gücü olarak ortaya atıldı. Uçsuz bucaksız nükleer cephanelikler sıcak çatışmayı geçmişe dair bir şey haline getirmişti. Amerika baş düşmanıyla soğuk savaşa girdikten sonra uzun ve huzursuz bir barış başladı. Dünyanın durumu bir yüzyıllığına adeta dondu. Bugün Wasteland’i dolaşanlar sadece 200 yıl önce dünyanın en zengin milletinin burada var olduğuna inanamayabilir. Deathclaw yok, Super mutant yok, Ghoul yok…

O zamanlardaki çoğu kişi hayatta kalmak için savaşmak , yiyecek içecek için çöpleri karıştırmak zorunda değildi. Fabrikalar bir insanın isteyebileceği her şeyi üretiyordu. Ellerinde bir tomar kağıt parayla bir dükkana girer, taşıyabilecekleri kadar yemek, mermi, kıyafet alırlardı. O zamanlar insanların en büyük “problemi” bütün bu mal varlıklarını koyacak bir yer bulmaktı. Uçsuz bucaksız otobanların üstünde lokantalar eski dünyanın “İnek” dediği bir yaratıktan taze burgerler satardı. Arabalarını sürer, soğuk meşrubatlarıyla serinlerlerdi. Amerikalılar zenginliklerinin zevkini nesillerce çıkardı. Yaşamlarının hiç değişmeyeceğine inanırlardı, evrim geçirmek zorunda kalmayacaklarına…
Değişim başta yavaşça ortaya çıktı ve kabul edildi. İnsanlar ev sahibi olup duvardaki bir borudan temiz su elde etmekle memnun değildi. Hayır, daha fazlasını istiyorlardı. Hep daha fazlasını. Onların işini yapacak robotlar, onların için düşünecek bilgisayarlar istiyorlardı. RobCo gibi firmalar robotlar için olan istediği yerine getirmişti böylelikle insanlar parmak kaldırmaya bile ihtiyaç duymuyordu. Mr. Handy isimli robot uşaklar, köpeği yürüyüşe çıkarır, çamaşırları yıkar hatta çocuklara bile bakarak anne ve babaya kasabada güzel bir akşam geçirmek ya da Radiaton King televizyon setinde en yeni programı izlemek için vakit kazandırıyordu. Tabii ki tüm bu teknolojik harikalar güce ihtiyaç duyuyordu. Petrol 100 yıldır bolluktaydı fakat dünyanın petrol rezervleri 21.yüzyılın ortalarına doğru kurumaya başladı. General Atomics gibi firmalara şükürler olsun ki on yıllarca yetecek fazladan atom gücü vardı. Şehrin ışıkları yanıyor, robotlar mekanik homurtularını çıkarıyor, bilgisayar ekranları parlıyordu. Baba romuna Nuka Kola karıştırır. Anne en yeni modayı takip ederdi. Raflar kekler, konserve etler ve şekerli mısır gevrekleriyle doluydu

Nükleer enerjinin artan kullanımına rağmen dünyadaki milyarlarca insan için yeterli enerji kaynağı yoktu. Petrol her zamankinden daha pahalıydı. Petrol zengini Ortadoğu ülkeleri kaynaklarını her zamankinden daha yüksek fiyatlara satıyordu. Sonunda dünyadaki çoğu petrol kuyusu kurudu. Uranyum madenleri temizlenmişti fakat kimse yeni teknolojilerini vermek istemiyordu. Ortadoğu kısıtlı uranyumlarıyla on yıllarca yetecek enerji sağlayabilirlerdi fakat bunun yerine eski hesapları kapatmak için silahlara çarçur ettiler. Avrupa Ulusu birleşip tek bir birleşmiş devlet oluşturdukları için gururluydu. Birbirlerine dönmeleri çok uzun sürmedi. Doğal kaynaklarının bolluğuyla bilinen Alaska’dan bir pay almak için çabaladılar. Hala petrolün aktığı tek yer olan Alaska uzaklardaki herkesin gözünü Amerika’nın üzerine çekiyordu. Amerikalılar bir istilayı öngörerek Alaska’daki savunmalarını güçlendirdi. Fakat hiçbir şey kalan son kaynakları elde etmek için Çin’i caydıramadı. Savaş içindeki iki ülkenin arasında kalan Kanada, güneydeki komşularıyla birleşti. Böylece Kuzey Amerika kıtası komple Çinli istilacılar için birleşmiş tek bir ülke olmuştu. Kanadalılar, Amerika’nın dünyada kalan son petrolü kendilerine saklamaya çalışmalarını acımasız buldu.

fallout-tarihi-ve-dunyasi-bolum-1-savasa-dair-02

Kaynak savaşları Amerikan topraklarında başladı. Kaynak savaşında daha iyi savaşan kazanırdı. Çin doğunun en güçlü zihinlerini bir araya toplayarak neredeyse görünmezliği elde ettikleri zırhlar geliştirdi. Böylece keşif ekipleri düşman hattına görünmeden sızıyor, suikastler düzenliyor ve görünmeden ortadan kayboluyorlardı. Amerika ise ellerindeki nükleer güçle dünyanın geri kalanının hayal bile edemeyeceği bilimsel harikalar yaratıyordu. Savaş robotları, enerji silahları ve sibernetikler Amerika’nın Anchorage bölgesini yeniden ele geçirme isteği ile savaşa girdi. Omzunda nükleer savaş başlıklı bazukalar taşıyan cesur askerler, Sadık bir tazının beynine ve titanyum bir bedene sahip Siber-Köpekler, Hatta plasma silahları ve alev püskürtücü silahlarla donanmış robot uşaklar bile savaşa katılmıştı. Hatta süper mutant askerler yaratmak gibi bir plan bile vardı fakat Amerika’nın zaferini garantileyen Power Armor’lar oldu. Power Armor, bir askerin çevikliğini bir tankın sertliğiyle ve koca bir taburun ateş gücüyle birleştirdi. Bu harika zırhların yardımıyla Amerika kısa sürede topraklarını Çinli istilacılardan kurtardı. Bu günlerde bu zırhlar Brotherhood of Steel’in simgesi olsa da yüzyıllar önce Amerikan mükemmeliyetçiliğinin bir ikonuydu.

2077 son baharında Pasifikteki sıcak çatışma sona erdi ve Amerikanlar on yıllık savaşın ardından o kadar yorulmuşlardı ki nihayet barışın geldiğini düşünüyorlardı. Paranoyaklar ya da zeki olanlar Çin’in bu kadar kolay vazgeçmeyeceğini düşünerek bomba sığınaklarını doldurmaya başladı. Çabalarının sebebi yaklaşan sondan bir parça insanlık kurtarmaktı. Amerika’nın ileri gelenleri gizlice ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak için toplandı. Zafer? Yeniden Yükseliş? Artık geçerli seçenekler değildi. Amaçlarının tamamı tarih sayfalarında kayboldu ama planları arasında bir dağa veya petrol rezervine saklanmak ve hatta uzaya bir gemi yollayıp kolonize edecek yeni bir gezegen bulmak vardı. Günümüzdeki Enclave, bu Amerikan’ın ileri gelenlerinin soyundan geldiklerini iddia ediyor. Uzaya bir gemi yollama fikri yerine getirilemedi. Dağların içinde ve denizin ortasında askeri üsler kuruldu fakat halkın buralara giriş izni yoktu. Neyse ki Vault-Tec 100 bin insan için radyasyona karşı korunaklı ve yeryüzündeki durum normale dönene kadar bekleyecek bin kişilik sığınaklar inşa etti. Herkesi kurtarmaya yaklaşamasa da insanlara umut veriyor ve paniğe düşmelerini engelliyordu.

fallout-tarihi-ve-dunyasi-bolum-1-savasa-dair-03

 23 Aralık 2077’de Amerika’nın her yerinde saldırıyı duyuran sirenler çalmaya başladı. Yıllarca yapılan tatbikatlar sonucu çoğu insan günlerine her zaman olduğu gibi devam ediyordu… Korktukları sonun geldiğini bilmeden… Bazıları komşularının Vault-Tec binalarına koştuklarını görünce gülmüştür belki fakat kapılar arkalarına kapandığında kalan tek insanlık parçası onlardı. Tarihçiler hala o gün vaultların dışında neler olduğunu bilmiyor. O günden öncesini ilk elden duymak şu an mümkün fakat kayıtlar fazla güvenilir değil. Bazı çürümüş yaşlı Ghoul’lar o zamanlar hayatta olduklarını iddia eder. Çoğusu birisinin onları bir süre dinlemesi umuduyla yalan hikâyeler anlatır. Birkaç bilim adamı savaştan önce beyinlerini kavanozlarda korumayı başarmıştı. Bu beyinlerin bazıları bugün hala hayatta ve 200 yıldır bedensiz bir beyin olarak hala akıl sağlıklarını koruyabildiklerini varsayarsak belki sizinle eski günleri tartışabilirler.

Amerikanlar hayat biçimlerinin ani bir sona geleceğine asla tamamıyla inanmamıştı fakat değişim her ulusa gelir, her insana, hayatın her biçimine. İnsanın hayatta kalma çabası için değişmeyen tek şey savaştır, çünkü savaş- savaş asla değişmez

War never changes.

 

Sonraki bölüm: Sığınaklar

Fallout Tarihi ve Dünyası yazı dizimizin şu ana kadar yayınlanmış bölümleri:
Bölüm 1: Savaşa Dair
Bölüm 2: Sığınaklar
Bölüm 3: Süper Mutantlar
Bölüm 4: Brotherhood of Steel
Bölüm 5: Brotherhood of Steel 2

Önceki İçerikBethesda’ya Yeni Bir İstek
Sonraki İçerikPillars of Eternity 2.0 Yaması Detayları

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz