Do Not Feed The Monkeys inceleme

İnsan mıyız?

Primatoloji dalında araştırma yapan insanlardan özür dilerim. Do Not Feed The Monkeys inceleme yazısına başlamak için en uygun cümlenin bu olacağını düşünüyorum. Oyunu oynamadan önce ”neymiş ya bu adı da tuhaf” dediğim, ekran görüntülerine bakınca kesin Five Night at Freddy’s klonudur diye düşünmeme rağmen bir şans verdiğim, bağımsız yapımlara olan zaafımdan faydalanan bu oyunun adındaki Monkeys bizzat insan ırkını kastediyor.

Oyun içerisinde, bu sözde ”primatları” incelememiz için çoğunlukla yaşam alanlarına kurulmuş olan gizli kameraları bir monitör aracılığıyla ”gözetlememiz” gerekiyor. Benim yaşam alanı dediğimde bakmayın, oyun bu yaşam alanlarını ”kafes” olarak adlandırmayı tercih ediyor.

Primat Gözlemleme Kulübü‘nde işe başlamak üzereyiz. Oyuna herhangi bir etkisi olmadığını sandığım dört adet avatardan birini seçiyoruz. Avatarların altındaki ”Peeper Mode” seçeneği oyunu daha kolay hale getirmenizi sağlıyor ancak steam başarımlarını devre dışı bırakıyor. Peeper Mode seçeneğini gördükten sonra ”Hmm oyun zorlayıcı olacak demek ki” diye düşündüm ancak işler hiç de düşündüğüm gibi seyretmedi.

Logosundan rahatlıkla anlaşılabileceği üzere ”Ben bir göndermeyim” diye bağıran Primat Gözlemleme Kulübü gizliliğe çok önem veriyor. Yeni üyelerine şartlar & koşullar sözleşmesi bile imzalatıyorlar. Bu sözleşmeye göre Primat Gözlemleme Kulübü’nden kimseye söz etmememiz ve en önemlisi maymunları beslemememiz gerekiyor.

Kafes içerisindeki maymunları beslemekten bahsedince aklınızda çağrışan muz imgesini yok edin. Çünkü bu oyunda maymunlar bilgi ile besleniyor. İzlendiklerini anlarlarsa işiniz tehlikeye girer.

Yeterince Derdiniz Yok Mu?

Oyundaki asıl amacımız aşağıdaki monitör ile maymunları pardon insanları gözlemlemek. Bu sırada sağ tarafta gördüğünüz sağlık, uyku ve açlık durumlarımızı gösteren barlara da dikkat etmemiz gerekiyor.

Primat Gözlemleme Kulübü’ne üye kalmaya devam edebilmek (oyunda da ilerleyebilmek) için her beş günün sonunda yeni kafesler satın almamız gerekiyor. Acıkıyorsunuz, uykusuz kalıyorsunuz, sağlığınıza dikkat etmeniz gerekiyor üstüne bir de ekran başında oturup insanları gözlemlemeniz gerekiyor. Oyun sizi strese sokmak için elinden geleni yapıyor.

Bir de her sabah okuyabileceğiniz gazete var. Başta önemsiz bir detay gibi gözükse de gözlemlediğiniz kafeslere dair ipuçları içerebiliyorlar. Veya olur da kafeslere müdahele ederseniz bu müdahelenin nelere sebep olduğunu da gazeteden takip edebilirsiniz.

Her Şeyi Gören Gözün Bir Eli Var

Monitörümüzün başına oturduk. Birinci şahıs kamerası yüzünden belki ellerimizi göremiyoruz. Ama tam da olmaları gereken yerdeler. Şu ortadaki kırmızı defter var ya, o defter ile dünyayı daha farklı bir yer haline getirebilirsiniz. Kafeslerdeki nesneler, diyaloglar veya benzeri etkileşimler sırasında yakaladığınız ipuçlarını bu deftere kaydedebiliyorsunuz. Defter sizin için otomatik olarak birbiriyle ilişkili olan konuları kategorize ediyor. Bu noktada yapmanız gereken tek şey kalan parçaları birleştirmek.

Bazen kafesteki kişiye doğrudan ulaşabiliyorsunuz. Bazen de o kafes ile ilgili başka bir numaraya veya sosyal medya adresine. İletişimi sağladığınız kişi ile o zamana dek bulduğunuz ipuçları doğrultusunda diyaloglar kuruyorsunuz (bulduğunuz numaraları aramak için acele etmeyin.) Yeterli ipucuna sahipseniz ve cümle kurarken doğru seçenekleri bulabilirseniz olayları istediğiniz gibi yönetme şansına erişebiliyorsunuz.

Ancak hazırlıklı olun. En kritik anlarda kapınız çalacak, mail bildirimleri alacaksınız, karnınız guruldayacak, uykusuzluktan gözleriniz kapanacak, telefon aramaları alacaksınız. Can sıkıcı noktalardan bir diğeri de oyun içerisindeki öğretici etkileşimler en kritik anda karşınıza çıkıp işinizi bölmesi. Defterinizdeki kelimelere tıklayarak internet tarayıcısı üzerinden araştırmalar yapabildiğinizi(ki kesinlikle ince düşünülmüş harika bir mekanik) öğretmeyen oyun ”sarı yazılara tıkla sarı yazılara” diyerek sarı yazıları kaçırmanıza neden oluyor.

Bizim de Canımız Var

Şu çatlaklarla ve lekelerle dolu duvarda bir kapı var. İşte o kapı oyunu birazcık olsun zor kılan tek faktör. Zırt pırt manyak komşularınız kapınızı çalacak, komşunuz bile olmayan insanlar size tuhaf hikayeler anlatmak isteyecek en önemlisi ise her üç günde bir (gerçekten, üç günde bir) ev sahibeniz sizden kira almaya gelecek.

Sevgili buzdolabımızda bol yağlı ve kanserojen besinlerin yanı sıra türlü meyvelerimizi ve sağlık deposu yoğurtlarımızı saklayabiliyoruz.

Meyve, yoğurt, kahve veya tavuk budu satın almak için alışveriş sepeti ile işaretlenmiş olan kağıda tıklamalısınız. Liste üzerinden neyi ne kadar almak istediğinizi belirledikten sonra süpermarkete gidip alışverişinizi yapıyor ve eve dönüyorsunuz. Bu süreç size bir saate mâl oluyor.

Hem kanser olmak hem de doymak için motor resmi taşıyan görsele tıklayıp sipariş veriyoruz. Siparişimiz bir saat içerisinde evimize ulaşıyor. Sıkı durun, siparişiniz ulaştığında evde olmazsanız siparişiniz geri gidiyor ve para iadesi alamıyorsunuz. Yemek sipariş ettikten sonra evde beklemek zorunda olmak ne kadar da zor değil mi?

Bilgisayarınıza yüklü olan mail uygulaması üzerinden hangi ürünlerde indirim olduğunu takip ederek para durumunuzu daha rahat idare edebilirsiniz. Oyun hala yeterince zor gelmedi mi? Çalışma odanız ile yatak odanız arasında farenizi kaydırarak geçiş yapmayı deneyin.

Kendinizi uzun süre aç veya uykusuz bırakırsanız sağlığınız bu durumdan etkileniyor. Geç olmadan önlem almak daha faydalı bir durum. Öte yandan bir saatlik uyku size altı birimlik fayda sağlarken beş saatlik bir uyku otuz yedi birimlik fayda sağlıyor. Ufak bir matematikle, uzun süre uyumanın daha faydalı olduğunu görebiliyoruz. Tabii ki de oyun size bunu açıklama zahmetine girmiyor.

Tik Tak Tik Tak Tik Tak…

Oyunun en sinir bozucu saniyelerindeyiz. Sürekli ve sürekli olarak tekrarlamanız gereken çalışmak, alış veriş yapmak veya uyumak gibi faaliyetleri her gerçekleştirdiğinizde aşağıda gördüğünüz ekranlarda aşırı rahatsız edici tik tak seslerine maruz kalıyorsunuz. Oyun boyunca bu sesleri duymanın ne kadar sinir bozucu olduğunun tarifi imkansız.

 

Oyunun Seyri Nasıl Peki?

Daha önce bahsettiğim Peeper Mode seçeneğinin ne kadar gereksiz olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Üzücü bir şekilde, kapınıza asılı duran kağıtlardaki işleri saatlik kazancına göre değerlendirip acıktığınızda karnınızı doyurursanız ve kendinizi uykusuz bırakmazsanız kalan zamanınızda yaptığınız gözlemleme işi ile rahatlıkla oyunu bitirebiliyorsunuz. Yalnızca kiranızı zamanında ödeyin, maymunları beslemeyin ve kameraları zamanında satın alın. Tebrikler, final sahnesini izlediniz ve oyunu bitirdiniz.

Oyunu ilk kez bitirene kadar üç defa çöktü veya dondu. Bu yüzden tahmini tamamlama süresi hakkında kesin bir bilgi veremeyeceğim ancak normal şartlar altında ilk oynayışınızın bir saati geçeceğini düşünmüyorum. Steam başarımları toplamak veya oyun içerisindeki her etkileşimi görmek isterseniz oyunu tekrar tekrar oynama şansınız var tabii.

Bahsetmek istediğim bir diğer nokta ise oynanış. Bu oyunu oynamaya başlamadan önce farenizin hassasiyetini arttırmanızı tavsiye edeceğim çünkü çok fazla yere sürekli tıklamanız gerekiyor. Bunu yapmak için bazen çok hızlı olmanız gerekiyor ki bu da zamanla sinir bozucu bir hal alabiliyor. Oyun içerisinde kullanıcı dostu olması planlanmış olan bazı tuş atamaları var ancak denediğinizde siz de göreceksiniz ki bu tuşlar size neredeyse hiç yardımcı olmuyor.

Öte yandan karakterler arasındaki diyaloglar, kafesler içerisindeki olaylar ve konuşmalar, kapınıza gelenler ile olan etkileşimleriniz, internet üzerinde yaptığınız aramalarda karşınıza çıkan sayfalar hepsi ince düşünülmüş kaliteli ayrıntılar. Sırf bu ayrıntılar oyunu bir kez daha oynamanıza sebep olabilecek nitelikte.

Bu Oyun Kötü O Zaman Para Vermeyelim Buna(!)

Oyun aslında gayet başarılı. Gözlemlediğiniz kafeslerde toplumsal aksaklıklara, ahlaki seçimlere ve duygusal anlara tanıklık ediyorsunuz. Bir gözlemci olarak bu olaylara iyi veya kötü yönde müdahele etmek sizin elinizde. Gözlemlerinizden topladığınız ipuçlarını birleştirmek, gerekli yerlerle iletişime geçerek olayların seyrini değiştirmek ve bunun gibi etkileşimler düşündürücü ve çok eğlenceli. Hele yanlış olduğunu düşündüğünüz bir olayı çözdüğünüzde değerli kargocunuz tarafından özenle taşınan hediyelerin evinize ulaşması paha biçilemez. Hediyeleri yaklaşık olarak yüz dolar gibi bir fiyata satabiliyorsunuz.

Oyunda göründüğünden çok daha fazlası var. Ahlaki ve toplumsal çelişkileri kendisi bile ahlaki görülmeyen röntgencilik ile çözebilecek olmak bile başlı başına bir çelişki. Bu kadar büyük bir fikri bir oyuna taşımak da cesurca bir hareket Öte yandan açık sözlü olmak gerektiğinde, büyük bir fikre sahip olan bu oyun temel mekaniklerindeki sorunlar yüzünden gerçek potansiyeline ulaşamamış.

Fictiorama Studios gelecekte ne gibi işler yapacak merakla bekliyor olacağız.

GENEL BAKIŞ
Görseller
6
Oynanış
4
Hikaye / Sunum
8
Ses / Müzik
5
Eğlence Faktörü
7
Önceki İçerikMy Hero One’s Justice inceleme
Sonraki İçerikParty Hard 2 inceleme
Video oyun ve çizgi roman bağımlısı, yarı zamanlı edebiyat okuru. Boş vakitlerinde evden dışarı çıkar.
do-not-feed-the-monkeys-incelemeBüyük fikirlere sahip büyük bir potansiyel. Basit mekaniklerinde sıkıntılar olan basit bir oynanış.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz