Uzun zaman önce, düzenin dünyası tanrı tarafından yaratıldı ve hizmetkarları, melekler, onu asıl amacına yönlendirdi. Öyle bir dünyaydı ki sayısız ölümlü O’nun lütfuyla mutlu, verimli ve refah dolu bir hayat sürdü. Ancak, tanrının dünyası bile sonsuz değildir. O’nun şekillendirdiği saf, lekesiz yol, kaderin dikte ettiği üzere, insanlığın elinde karmakarışık, zehirli bir bataklığa dönüşecek.
Bozulan düzen kaosu doğurur ve kaos da sırası geldiğinde düzen tarafından tüketilir. Bilgeliğin koruyucuları bu lanetli dünyadaki son, nafile saatlerinde nasıl çabalayıp yok olacaklar?
Yeni hükümdar tahta oturana kadar onları izleyelim.
One More God Rejected
Kökleri 1987’ye kadar uzanan Megami Tensei (sonraki adıyla Shin Megami Tensei) serisi Aya Nishitani’nin Digital Devil Story adlı bilimkurgu roman serisine dayanıyor. Felsefe, din, okültizm ve bilimkurgu elementlerini ilginç bir şekilde harmanlayan seri, çeşitli platformlarda 50’ye yakın oyun ile hayatını sürdürdü. Ana oyunların yanısıra Persona gibi yan oyunlarla da hayli popülarite yakalamış olan serinin son ana oyunu Shin Megami Tensei V, Nintendo Switch’in çıkış duyurusuyla birlikte tanıtımı yapılmış, ancak yapımı bir türlü sona ermek bilmeyen bir yapımdı. Öyle ki bir dönem yapımına dair hiç haber almamış ve iptal edildiği söylentileri dahi yayılmıştı. Ancak yapımcıların ara ara verdiği demeçler ile varlığını hatırladığımız oyun hakkında söylenen veya gösterilen her şey ayrı bir heyecan kaynağıydı. Zira post apokaliptik dünyaları, karanlık ve ciddi yapısı ile ünlü olan seri son dönem daha gündelik hayata odaklı, modernize ve daha az karanlık olarak kabul edilebilecek bir yan seri olan Persona serisinin gölgesi altında kalmıştı. Persona TV konsolları ve PC’de yoluna devam ederken serinin ana oyunları daha düşük bütçeli yapımlar olarak Nintendo’nun el konsolu DS ve 3DS’te boy göstermişti. Switch ile birlikte tanıtılan Shin Megami Tensei V, 2004 yılından bu yana yapılan ilk yüksek bütçeli Shin Megami Tensei oyunu olma özelliği taşıyordu. Sonraki alınan bilgilere göre ise oyun tamamen 3D olarak, serinin en beğenilen yapımlarından Shin Megami Tensei III: Nocturne (SMT III: Nocturne) ile benzerlikler taşıyacaktı. Teaser niteliği taşıyan birkaç videodan sonra ilk kez şu fragmanla hikaye hakkında bazı kilit detaylar ve çıkış tarihi görmüştük:
Fragmanda düşmüş melek Lucifer, tanrının öldüğünü ve kaosun düzeni devraldığını söylüyordu. Dünya bilinmeyen bir geleceğe yeniden doğacaktı. Fragman ayrıca oyuncuya yaratıcısı olmayan bir dünyada hangi yolu takip edeceğini soruyordu. Shin Megami Tensei oyunları genel olarak düzen, kaos ve tarafsız olmak üzere üç patikaya ayrılır. Oyun boyunca karşımıza çıkacak olan kilit karakterlerin felsefelerinin yanında ya da karşısında durarak vereceğiniz kozmik kararlar ile hikayemize epik bir yön çizer ve bu doğrultuda farklı oyun sonlarına ilerleriz. Ancak Shin Megami Tensei V fragmanında ilgimi çeken en büyük detay açılışını Lucifer’ı göstererek ve “Tanrı öldü” girişi ile yapmasıydı. Zira bu giriş direkt SMT III: Nocturne’un True Demon Ending’ini çağrıştırıyor. Oyunun erişmesi en zor olan bu sonunda yarı insan yarı şeytan karakterimiz Demifiend ile Lucifer’ın bize sunduğu zorlu savaşlarla dolu bir sınavı atlatıyor ve finalde de gücümüzü bizzat kendisine kanıtlayıp ordusunun başına geçerek tanrıyla son savaşımızı yapmaya gidiyorduk. Yapımcılar zaten SMT V’in Nocturne’dan esinlenilen öğelere sahip olacağını belirtmişlerdi. Bu şekilde bir bağlantı görmek de oldukça heyecanlandırmış, sabırsızlıkla oyunun çıkışını beklemeye başlamıştım.
Nahobino
Uzun, uzun zaman önce, insan olarak bilinen yaratıklar bilgi denen gücü edinmeden önce… Düzenin tanrısı kendini yaratılış tahtına oturttu.
Tahta yaklaşmaya asla cesaret edemesinler diye diğer tanrılardan tüm bilgiyi aldı ve onları bastırdı… Varlıklarını sadece şeytan olmaya indirgedi… Bilginin meyvesi kendi yarattığı bir cennette saklandı.
Bir gün, bir yılan ölümlüleri buldu ve onları iradesine uymaları için cezbetti.
“Bilginin meyvesini yiyin ve tanrı gibi olun”
Yılanın amacı sayısız tanrının savaşını canlandırmaktı. Onun entrikalarından habersiz, her alemdeki ölümlüler meyveyi yediler. Hiç şaşmadan, birbiri ardına… Yuttukları bilgi sonra ruhlarına bağlandı ve insanları tanrılara yaklaştırdı.
Düzenin tanrısı bunu görünce bir öfke nöbeti içinde tüm insanlığı cennetinden kovdu.
İnsanlar… Siz, kıymetli bilgi ile aşılanmış, meraklı yaratıklar… Bilin ki size saldıracağı anı kollayan sayısız iblis tarafından gözlemleniyorsunuz.
Oyunumuz kaos ve düzenin savaşı sırasında yok edilmiş ve cehennem ile karışmış bir Tokyo’da, yeni adıyla Da’at adlı bir alemde geçiyor. İsmini bizim belirlediğimiz ana karakterimiz tanrının savaş sırasında yarattığı paralel bir boyuttaki Tokyo’da, yıkımdan habersiz yaşayan bir lise öğrencisi. Ancak bu güvenli, illüzyon Tokyo da bir süre sonra diğer taraftan gelen şeytanların saldırısına uğruyor. Bir kaza sonucu gerçek Tokyo’ya, yani Da’at’a geçen karakterimiz burada iblislerin saldırısına uğruyor ve bir ışık hüzmesi olarak beliren Aogami tarafından kurtarlıyor. İnsan eliyle yaratılmış bir şeytan olan Aogami kahramanımıza güçlerini birleştirmeyi teklif ediyor ve bu birleşmeden Nahobino adlı insan bedeni ve bilgeliğine, tanrısal güçlere sahip bir varlık doğuyor. Oyun bu kısmıyla da önceden bahsettiğim SMT III: Nocturne paralellerinden birini gerçekleştiriyor, zira orada da kahramanımız benzer bir füzyondan doğan özel bir karakterdi.
Kahramanımız bir süre Aogami’nin iç sesi ile iletişime geçerek Da’at aleminde hayatta kalmaya çalışacak. Çeşitli tehlikeler ve mitolojik yaratıklar ile kapışacağımız oyunda savaşlarımız tur tabanlı gerçekleşiyor. Klasik yapıda olmasına karşın zorluğu ve keşif / ödül sistemi ile öne çıkan savaşlar oyunun önemli bir kısmını oluşturuyor. Düşmanların zayıf noktalarına vurduğunuzda ek tur kazanmanızı sağlayan Press Turn sistemi dövüşlerin en kritik noktası. Zira siz de zayıf olduğunuz bir element ile saldırıya uğradığınızda ya da kritik zarar aldığınızda düşman da ek tur kazanıyor. Benzer şekilde saldırılarınızda düşmanın dayanıklı olduğu bir element ile saldırırsanız yine tur kaybınız oluyor. Bu duruma sizi güçlendiren, düşmanı zayıflatan buff / debuff büyüleri de dahil olunca başvurabileceğiniz stratejiler iyice çeşitleniyor. Dikkatsiz olduğunuzda zayıf düşmanlardan bile ağır hasar alabilir hatta partinizdeki herkesin ölümünü görebilirsiniz. Oldukça zorlu boss savaşları da nasıl hareket ettiğinize bağlı olarak ağır hezimet ile de, rahat bir galibiyet ile de sonuçlanabiliyor. Oyun SMT III: Nocturne’dan beri en cilalı haline gelmiş diyebilirim.
Da’at Yolları Taştan
Biraz da keşif kısmına gelelim. Serinin son oyunları birinci şahıs kamera eşliğinde zindan ağırlıklı yapılardan oluşuyordu. Shin Megami Tensei V ise açık dünyaya çok yakın mekanlar ile karşımıza çıkıyor. Oynadığımız kısımlar oldukça büyük, birbiri ile ilintili parçalardan oluşuyor ancak her bölümde başka bir haritadayız ve önceki ana bölümler ile bir bağları bulunmuyor. Yine de altını çizmeliyim ki her bölüm kendi içinde neredeyse bir mini açık dünya gibi. Hem yatay hem dikey düzlemde keşfedilecek çokça detay, etrafa açılmış objeler ve yan görevler mevcut. Tabii şeytanlar da her yerde cirit atmakta. Sizi gördüklerinde çoğunlukla agresif şekilde saldıran şeytanlar, seviyeniz çok arttığında ise sizden kaçmaya başlıyor. Bu, çoğunlukla rastgele savaş sahneleri içeren eski oyunlara kıyasla çok güzel bir değişim. Da’at aleminde karşınıza çıkan şeytanlar genellikle adil mücadele edebileceğiniz seviyede, ancak bazı süper güçlü şeytanlar da karşınıza çıkabiliyor. Bu şeytanlar ile göz göze geldiğinizde giren gerilimli müzik size inceden “kaçın” şeklinde bir mesaj veriyor. Kayıt noktaları arasında rahatlıkla hızlı seyahat edebildiğiniz için bu arkadaşları kendinize güvendiğiniz bir an yerinde bulabilir ve savaşabilirsiniz.
Etrafta gezinirken zaman zaman taşa dönerek heykelleşmiş boss tipi şeytanlar da göreceksiniz. Bunlardan bir kereliğine büyük miktarda tecrübe puanı çekebilirsiniz. Eğer hemen kullanmak istemezseniz keşfettiğiniz heykeller haritada ünlem işareti ile belirtiliyor. Bu şekilde istediğiniz zaman geri bulabilirsiniz. Çevreye gizlenmiş bir diğer önemli unsur ise Miman adlı yaratıklar. Her bölümde 50 tane gizli olan Miman’ların her 5 tanesini bulduğunuzda oyunun kayıt noktasından ulaşabileceğiniz dükkanın yegane işletmecisi olan Gustave tarafından ödüllendiriliyorsunuz. Oyunun tamamında toplamda 200 Miman var ve oldukça işe yarar ödüller veriyorlar. Eğer oynadıysanız Legend of Zelda: Breath of Wild’daki Korok toplama işine benziyor, ancak ona kıyasla daha rahat ve adil. Her haritada, genellikle finale doğru karşınıza çıkan bir tilki NPC uygun bir ücret karşılığında bölgede bulamadığınız Miman’ların yerlerini haritanızda işaretliyor. Bu şekilde 200 Miman’ın tamamını saçınızı başınızı yolmadan bulabilmeniz mümkün.
Keşif kısmında bir diğer yenilik ise yanınızda gezdirebildiğiniz yardımcı şeytanlar. Bölüme bağlı olarak belli başlı NPC şeytanları yanımızda gezdirebiliyoruz. Bu şeytanlar dünya haritasında gizli olan bazı eşyaları farkedip bizi ikaz ediyorlar. Ancak buldukları gizli şeyler her zaman işe yarar eşyalar olmuyor, bazen düşman tarafından pusuya düşürülebiliyorsunuz. Yalnız bu sekanslarda karşımıza tecrübe veya para bonusu veren özel düşmanlar çıkabildiği için yine lehimize bir durum oluşabiliyor.
Düşmandan Dosta…
Büyük tehlikeler ile dolu Da’at’ta kapıştığımız şeytanlar aynı zamanda yardımcılarımız olma potansiyeli de taşıyor. Bir Shin Megami Tensei klasiği olarak oyunda karşımıza çıkan şeytanlar ile dövüşmenin yanısıra iletişim de kurabiliyoruz. Sadece ana karakterimiz Nahobino’ya özel olan TALK opsiyonu ile düşmanlara yanaşıp onları bizle savaşmaya ikna etmeye çalışabiliyoruz. Eğer hoşlarına gidecek cevaplar verip, talep ettikleri şeyleri gerçekleştirirsek (ki bu bazen canımızdan bir parça, bazen bir miktar para olabiliyor) düşmanlarımızı dosta çevirebiliyoruz. Daha da ilginç olarak bazen ekibimizdeki şeytanlar da araya girip düşmanı ikna etmekte bize yardımcı olabiliyor.
Farklı şeytanlara erişmenin bir diğer yolu ise kayıt noktasından ulaşabildiğimiz World of Shadows. Burada en az iki şeytanı birleştirerek yeni bir tanesini elde edebiliyoruz. Bazı özel ritüeller 3 ve 4 şeytan da gerektirebiliyor. Kombinasyonlar oldukça çeşitli ve bu şekilde elde ettiğiniz şeytanlara eski şeytanların yeteneklerini de aktarabiliyorsunuz. Eğer başarabilirseniz, element zayıflıklarını egale edebilir, normalde kullanamayacağınız yetenekleri yeni şeytanlara aktarabilirsiniz. World of Shadows aynı zamanda şeytan esanslarını Nahobino’ya aktarmanıza da olanak tanıyor. Bu şekilde Nahobino diğer şeytanların element bağışkılığına ya da o şeytanların yeteneklerine sahip olabiliyor. Miracles ile de pasif ve aktif çeşitli yan yetenekleri kahramınıza kazandırabiliyoruz.
Müzik ve Atmosfer
SMT serisinde özellikle Nocturne’un sert ve sürreal parçaları çok sevilir. Bu dönemde yıldızı parlayan Shoji Meguro sonradan Persona 3 ve takibindeki yapımlara da emek verdi. Her ne kadar Persona serisine büyük bir kimlik kazandırmış olsa da sanatçının tarzı yumuşamış, büyük ölçüde jazz’a kaymıştı. Ana akım oyunlarda ise Ryota Kozuka, Kenichi Tsuchiya ve Toshiki Konishi, teri geldiğinde mistik, yeri geldiğinde endüstriyel tarzda parçalarla bize sürreal atmosferi yaşatmayı başarmıştı. Bu üçlüden Ryota Kozuka ve Toshiki Yamamato, Shin Megami Tensei V’te tekrar bizlerle. Önceki iki oyuna kıyasla daha büyük bir yapım olduğu için işin Meguro’ya verilebileceğini düşünmüştüm ve açıkçası kendisinin Nocturne’a benzer bir performans sunup sunamayacağından endişeliydim. Neyse ki ana seriye emek veren sanatçılarla devam etmeye karar vermiş Atlus. İyi ki de vermiş, Meguro’ya büyük saygı duysam da Kozuka ve Yamamato onun işlerine kıyasla çok daha mistik, bizi olduğumuz yerden koparıp başka alemlere ışınlayan harika bestelere imza atmışlar:
Öte yandan ses efektleri konusunda oyun nostaljik yapısını korumaya devam ediyor. Kulağı yabancı olanlar için gerçekçiden ziyade fantastik olduklarını söyleyebilirim. Sunum, ara sahneler ve seslendirme konusunda da büyük bir gelişme var. Ara sahneler oyuncuyu boğacak yapıda değil, hikayedeki kilit anlarda, tadında süren sahneler. Bu sahnelerin tamamı seslendirilmiş ve başarılı sinematik değerlere sahipler. Bunların yanısıra oyun içi hareketli kamera açıları ve belirli düzeyde animasyonla aktarılan kısımlar da var. Bunlarda bazen tam metin seslendirmesi mevcut değil ve biraz sönük kalabiliyorlar. Ancak her yönüyle Nocturne, Digital Devil Saga ya da Persona serilerine denk, yeri geldiğinde daha epik sayılabilecek sahneler sunuyor oyun bize. Harap edilmiş Tokyo’nun vaat ettiği atmosfer ise çoğunlukla etkileyici ve tehditkar. Yine de 4 yaşına gelmiş bir konsol olan Switch nadiren de olsa teknik anlamda yetersiz kalabiliyor ve kare sayısında düşüşler, geç gelen kaplamalar gibi rakiplerinin geçtiğimiz nesil geride bıraktığı problemleri karşımıza çıkarabiliyor. Tüm bu teknik duvarlara karşı Shin Megami Tensei V Switch’in en iyi görünen rol yapma oyunu olabilir.
Evrenin Sonu
Shin Megami Tensei V Nintendo Switch’te oynayabileceğiniz en sıradışı, en zorlayıcı ve en keyifli rol yapma oyunu. Büyük konuştuğumu hiç ama hiç düşünmüyorum. Ateizm, Deizim, Politeizm ve Bilim gibi birbiri ile çakışan bir sürü faktörün bu denli başarıyla harmanlandığı başka bir yapım bulmanız imkansız. Düzene sahip çıkabilir, her şeyi kaosa bırakabilir ya da bilinen tüm inançları ve tanrıları yerle bir edebilirsiniz. Yeniden doğuşun anahtarı ve kaderin belirleyicisi sizsiniz.
guzel inceleme vs vs tamam da ben puani okurken hikayeye 8.5 vermende koptum abi. bu oyunun hikayesi asiri garip pacing’e sahip, bir basliyor bir duruyor, karakterlerden birinin hikayede ufacik bir onemi bile yok felan. umuyorum ki sunum yuzunden gelmistir o 8.5 cunku oyun bitirdim ve hatirlayabildigim neredeyse hic plot point yok, ana karakterlerden 2 tanesinin adini hatirlamiyorum bile