90’lı yıllarda hayatıma giren Japon rol yapma oyunları beni gerek dil eğitimi, gerek sanat merakım olsun pek çok açıdan etkilemiştir. Hayal dünyamızın kapılarını aralayan, ruhumuzu erdemlerle yoğuran bu oyunlarla geçirdiğim yıllar boyunca Final Fantasy, Chrono Trigger, Legend of Dragoon, Suikoden, Shin Megami Tensei ve Dragon Quest gibi efsanevi yapımlarla tanıştım. Yeri geldi dünyaları kurtardım, yeri geldi onları yok edip yenilerini yarattım. Dostluğun en saf formuna da bu oyunlar ile şahit oldum, ihanetin en karasını da yine bu oyunlarla yaşadım. Türe olan sevgim hiç azalmasa da yıllar geçtikçe ve belirli formüller tekrar ettikçe kaçınılmaz olarak aldığım keyif ve yaşadığım his skalası da küçüldü. En sevdiğim oyunların yeniden yapımları bile bazen orijinallerini oynarken yaşadığım hisleri bana tekrar sunamadı. Tam umudu kaybeder gibi oluyorum ve bir yerlerden bir oyun çıkıp hala bu türün çok tesirli olabileceğini bana kanıtlıyor. Mesela geçtiğimiz yıl bu oyun Metaphor: ReFantazio idi. Oynadığım an “İşte yılın rol yapma oyunu bu!” demiştim ve oyun “En iyi hikaye”, “En iyi sanat yönetimi” ve “En iyi rol yapma oyunu” kategorilerinde ödülleri kapmıştı. Yine de bir şeyler eksik gibiydi, acaba artık bende mi sorun var derken bu sene de Clair Obscur: Expedition 33 çıktı karşıma… Ve sonunda cevabımı buldum. Kaç yaşımda olursam olayım, kaç oyun oynamış olursam olayım eğer birileri işini aşkla yaparsa hala o derin hisleri yaşayabiliyormuşuz. Beyler ve bayanlar, Clair Obscur: Expedition 33 inceleme yazımın giriş paragrafını sonlandırırken şimdiden gönül rahatlığıyla elimizde bir “kazanan” olduğunu söyleyebilirim.
Artık demir alma vakti gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan…
Clair Obscur Expedition 33’ün hikayesi ölümle iç içe bir dünyada geçiyor. Adeta bir mum gibi eriyerek yamulmuş Eiffel Kulesi dibinde konumlanmış post apokaliptik bir Paris kıvamında görünen Lumiere şehri sakinlerinin ufuktaki manzarası devasa bir anıt ve onun üzerine ölümü resimleyen, Paintress (Ressam) adlı gizemli bir varlıktır. Paintress her sene anıta bir rakam çizer ve bu rakama mensup tüm yaş grubu ölür. Her yıl bir rakam geriye düşerek ilerleyen bu kıyamet sayacı artık 33’e gelmiş ve hayatta çok az insan kalmıştır. 67 yıldır Paintress’ı durdurmak için seferler düzenlense de başarı sağlayamayan insanlığın umudu, yaşı 33’e gelmiş ve 1 sene ömrü kalmış bir gruptan oluşturulan Expedition 33, yani 33. Sefer’dir.
Karakterleri tanıyalım
Gustave: Ana karakterimiz Gustave, Lumiere şehrine büyük katkılarda bulunmuş bir mühendis. 33 yaşına gelmesiyle birlikte güncel sefere dahil oluyor. Duygusal yapısı zaman zaman mantıksız hareketler yapmasına yol açsa da sevdiklerine ve geride bıraktıklarına önem veren ve onlar için her şeyi yapmaya hazır, gözüpek bir savaşçı. Mücadelede kılıç becerilerine ve metalik koluna başvuruyor.
Maelle: Gustave’ın üvey kardeşi olan Maelle, henüz 16 yaşında olmasına karşın “Oturup kaderimi beklemektense ağabeyimle omuz omuza çarpışırım” diyerek sefere dahil oluyor.
Lune: Hayatını öğrenmeye adamış bir araştırmacı. Gustave’a kıyasla olaylara daha soğuk ve görev odaklı yaklaşıyor. Büyülü güçleri kuşanan ve elementlere hükmedebilen bir savaşçı.
Sciel: Eşi ve çocuğunu kaybetmiş olmasına karşın oldukça pozitif, neşeli ve kuvvetli bir hanım. Orağı ve tarot kartlarına dayalı bir dövüş tarzı ile dikkatleri çekiyor.
Verso: Ekibimize sonradan dahil olacak gizemli bir savaşçı.
Monoco: Gestral adlı fantastik bir ırka mensup olan Monoco, düşmanların yeteneklerini kullanabilen bir savaşçı.
Her karakterin kendine özgü oynanış mekanikleri bulunmakta. Bunlara yazının devamında değineceğim.
Geride kalanlar için!
Clair Obscur: Expedition 33, başlangıç kentimiz Lumiere’den ayrılışımızın ardından bizi gizemli ve fantastik bir dünyanın ortasına bırakıyor. Klasik JRPG mantığına yakın yapıda, serbest gezilebilen bir dünya haritası ve biraz daha lineer yapıda ara haritalar ekseninde ilerleyen oyunda elbette bizi türlü telikeler ve engeller bekliyor. Keşif sırasında bizden önceki seferlere katılanların geride bıraktıkları notlar, hatta bir yere daha kolay ulaşabilelim diye inşa edilmiş merdivenler ya da eşyalarla karşılaşabiliyoruz. Nevron adı verilen düşmanlarla kapışmalarımız ise oyunun şüphesiz en eğlenceli kısmını oluşturuyor.
Tur tabanlı olan savaşlarda hızımıza göre karakterlerimiz ve düşmanlar arasında geçişler oluyor. Hamlelerimizi AP (Action Point) harcayarak gerçekleştiriyoruz. Savaşlarda toplamda 9 puana kadar AP biriktirebiliyoruz. Oyunda iki tip temel saldırımız var: AP tüketmeyen yakın saldırı turumuzu sonlandırırken, her biri 1 AP harcayan menzilli saldırılar ise AP tamamen tükenene kadar peşpeşe yapılabiliyor. Menzilli saldırılar kendi başına çok zarar vermese de düşmanların zayıf noktalarını vurarak avantaj kazanmanızı sağlıyor. Ayrıca saldırılarınızı çok yüksek oranda savuşturan uçan düşmanlar için menzilli saldırılar en efektif olanlar. Ana hasarımızı ise yetenekler ile yapıyoruz. Yetenekler farklı miktarlarda AP gereksinimlerine sahip duyuyor. Düşmanlarla verimli bir şekilde mücadele etmeniz için standart saldırılar ve yetenekler arasındaki AP dengesini iyi kurmanız gerekmekte.

Düşman turlarında ne yaptığınız da savaşın kaderini büyük ölçüde etkiliyor, zira Clair Obscur tur tabanlı yapısına karşın düşmanlar saldırırken de sizi aktif tutmayı başarıyor. Geriye çekilerek kaçabilir ya da biraz daha sıkı bir zamanlama gerektiren hamleler ile düşman saldırılarını savuşturup karşı saldırı yapabilirsiniz. Oyun ilerledikçe kaçma hamlemize bir de zıplamalı bir versiyon ekleniyor, karşı saldırıda ise gradient counter adlı yeni bir sistem geliyor. Oyun bu mekanikler ile sizi ilk tanıştırdığı anlarda çok temiz bir şekilde öğretiyor; bunu mükemmelleştirmek ise size, reflekslerinize ve kas hafızanıza kalmış. Dodge / Parry mekanikleri ustalaştığınızda inanılmaz tatmin edici ve oyunun gizlediği daha zorlu mücadelelerde başarıya ulaşmak için oldukça önemli.
Bunların yanısıra her karaktere özgü bir oynanış mekaniği mevcut. Bunlara da sırasıyla göz atarsak:
Gustave: Overcharge mekaniği ile metal kolunda biriktirdiği enerjiyi bir anda düşmana salarak büyük bir hasar verebiliyor. Saldırı, savuşturma ve belirli yetenekler belirli değerlerde kolumuza şarj birimi ekliyor. Tam şarj için 10 puana ihtiyacınız var.
Maelle: Saldırıları ve yetenekleri Maelle’i üç farklı kılıç duruşuna sokuyor. Stanceless başlangıç noktamız, yani nötr halimiz. Ofansif modda saldırılarımız %50 kuvvetleniyor ama defansımız aynı oranda azalıyor. Defansif modda ise yine %50 oranında bir defans / ofans dengesi değişiyor. Virtüöz modunda ise herhangi bir negatif etki olmadan saldırı gücümüz ikiye katlanıyor. Kullandığımız yetenekler ve saldırılar bu modlar arasındaki geçişleri sağlıyor.
Lune: Lune dört hazneye sahip olan bir element havuzuna sahip. Savaşlarda yaptığınız saldırıların elementleri bu haznelere doluyor ve belirli bonuslar kazandırıyor. Örneğin buz ardından ateş saldırısı ile ateş gücünüzü yükseltebiliyorsunuz ya da haznelere dolan elementleri özel bir yetenek ile peşpeşe düşmana yapıştırabiliyorsunuz. Yetenek tanımlarında hangi elementlerin neye tesir ettiği gibi detaylara ulaşabilirsiniz.
Sciel: Düşmana verdiği hasarı artıran Focus ve Light (ışık) ve Dark (karanlık) elementlere sahip tarot kartlarına dayalı bir karakter mekaniği ile Sciel ilk geldiğinde pek kıymetini bilmesem de oyunun sonlarına doğru (ve özellikle ismini şu an anamayacağım çok çok zor bir opsiyonel boss savaşında) buffları ile inanılmaz iş gördü.
Monoco: Oyundaki en sıradışı karakter mekaniğine sahip olan Monoco, öldürdüğü düşmanların yeteneklerini kullanabiliyor. Bunun için partinizde aktif olarak bulunması ve öldürülen düşmanın bacağını alması gerekmekte(evet, kulağa çok tuhaf geliyor). Yetenekleri toparlaması biraz uğraştırsa da tamamlayabilirseniz oyundaki en fazla yeteneğe sahip karakteri elde etmiş oluyorsunuz. Bu şekilde kendisini istediğiniz şekilde yoğurabiliyorsunuz. Ben özellikle oyunun son çeyreğinde partimden hiç eksik etmedim kendisini. Düşmanların saldırı ve savunma gücünü düşürme ve partiye destek konusunda en iyi tercih olabilir.
Verso: Perfection mekaniği ile gelen Verso, saldırılarını yaptıkça Devil May Cry benzeri bir harf notu kazanıyor. D’den başlayıp S’ye kadar çıkabilen mükemmeliyet notumuz saldırılarımıza ek güç kazandırıyor.
Gerek saldırı, gerek savunma, gerekse karakterlerin kendilerine has nüansları olsun, Clair Obscur bugüne kadar oynadığım en başarılı tur tabanlı savaş mekaniklerine sahip. Hem atalarının izinden çok uzaklaşmamış, hem de tur tabanlı sistemi olabilecek en aksiyonlu ve ustalaştıkça efor / ödül dengesini iyi şekilde kurabilen bir hale getirmeyi başarmış. Güncel bir kıyaslama olarak gördüğüm en modern tur tabanlı savaş sistemine sahip Final Fantasy VII yeniden yapım projesini örnek verebilirim. Tur tabanlı sistemi tamamen terketmeden ağır aksiyon süslemesi yapılmış olan savaş mekanikleri gayet tatmin edici olsa da bizi savaş alanında bitirici asıl vuruşlarımız için ap biriktirmek için zamanımızı çalan ve bazıları kaçması imkansız olan saldırılara pasif hedef olarak bırakan anlar yaşatıyordu. Clair Obscur ise karakterlerimiz hareket etmese de düşmana saldırı ve savunma anlarında çok daha özgür ve savaşa hakim hissettirmeyi başarıyor.
Picto sistemi
Derin savaş mekanikleri ve seviye atladıkça sahip olacağınız yeteneklerin yanısıra Clair Obscur bize karakterleri oynayış tarzımıza göre şekillendirebileceğimiz bir sistem daha sunuyor. Picto adı verilen ve her karaktere üç adet takılabilen pasif yetenekler ile oyundaki stratejilerimiz daha da derinleşiyor. Düşman saldırılarından mükemmel bir şekilde kaçarak ekstra AP kazanmak ister misiniz? Peki, uzak menzil saldırılar ile aynı zamanda yanma hasarı oluşturmak? Ekstra bir saldırı hakkı? Düşmanlardan sağlık çalma? Bu tarz düzinelerce etkiye sahip Picto oyunun dünyasında bulunmayı bekliyor. Ayrıca bir Picto üzerinizde takılıyken 4 savaş tamamlarsanız bu Picto’lar ekip üyeleriniz tarafından öğrenilebiliyor ve Lumina puanları kullanılarak ekipman listenizde kuşanmaya gerek kalmadan aktif hale getirilebiliyor. Lumina puanlarınızı artırmak için seviye atlamak veya oyundaki puan artıran eşyaları keşfetmeniz yeterli.
Teknik mevzular
Unreal engine 5 ile geliştirilen oyun grafik kalitesinden çok sanat yönetimiyle öne çıkıyor. Tablo gibi işlenmiş fantastik detaylarla süslü tasarımlar oyuna özel bir kimlik kazandırmayı başarmış. Konsol tarafında kalite ve performans olmak üzere iki seçeneğimiz var. Normalde tur tabanlı bir rol yapma oyununda performans çok ölümcül önem taşımasa da Clair Obscur savaşlarda aktif şekilde savunma / savuşturma / karşı atak eylemleri içerdiği için performans modunda çok daha verimli şekilde düşman saldırılarına tepki verebilirsiniz. Saniye başı 60 kare avantajının yanısıra performans tarafında, özellikle PlayStation 5 Pro’da hissedilir bir çözünürlük kaybı da bulunmamakta.
PC tarafında ise sistem gereksinimlerimiz şu şekilde:
MİNİMUM
İşlemci: Intel i7 8700K / AMD Ryzen 5 1600X
Bellek: 8 GB RAM
Ekran Kartı: NVIDIA GTX 1060 (6GB VRAM), AMD Radeon RX 5600 XT (6GB VRAM)
ÖNERİLEN
İşlemci: intel i7 12700K, AMD Ryzen 7 5800X
Bellek: 16 GB RAM
Ekran Kartı: NVIDIA RTX 3060Ti (8G VRAM), AMD Radeon RX 6600 XT (16GB VRAM)
Ek notlar: 64bit işletim sistemi, DirectX 12 ve SSD gerekmektedir.
İncelemeyi gerçekleştirdiğim erken erişim sürümünde performans tarafında gayet memnun edici bir deneyim yaşadım. Kare hızı stabildi ve grafik hatası / glitch vesaire ile karşılaşmadım. Ancak bazı sahnelerde gölgelerde piksellenme, haritanın belirli yerlerinde karakterin takılması ve hareket edememesi gibi bazı pürüzler gözlemledim. Özellikle karakter takıldığı zaman eski kayıtlardan birine dönmek dışında bir çözümünüz yok. Oyunun en başlarında birkaç kez yaşamış olduğum bu duruma yapımcı firmanın el atacağı bize iletilen notlar arasındaydı.
Kayıt noktası demişken… Oyun sadece otomatik kayıt imkanı sunuyor ve bu bana bir rol yapma oyunu için sıkıntılı geldi. Bu tür oyunlarda en sevdiğim şeylerden biri geriye dönük bir kayıt alarak kafamdaki şeyleri denemek ve sonra kayıt noktama geri dönmek ya da sevdiğim bir olayın öncesinde aldığım kayda tekrar dönüp o anı bir kez daha deneyim etmektir. Hele ki bazen oyunun kaderini değiştirecek bir seçim yapmanız istenir ki oralarda güvenli bir kayıt noktası oluşturmak adeta elzemdir. Clair Obscur’un yapımcıları ise Souls oyunlarındaki gibi eşya almak, savaşa girmek ya da dinlenmek gibi anlarda hemen otomatik kayıt alan bir sistem tercih etmişler. Neyse ki sistem birden fazla oto kayıt noktası oluşturuyor ve bir yere kadar geri dönebiliyorsunuz. Ancak birkaç saat önce yaptığınız bir şeyi geriye almak isterseniz geçmiş olsun diyorum şimdiden.
Ruh gıdası
Oyunun övgüye değer bir diğer noktası da müzikleri. Bende Clair Obscur ayarında bir iz bırakabilmiş soundtrack’e sahip çok çok az oyun var; sanırım güncellerden Nier: Automata’yı örnek verebilirim. Besteler harika ve sözleri olan parçalar bize inceden bir hikaye de anlatıyorlar ki bunu özellikle sevdim. Gezintide yahut savaşlarda çalan parçalar ustalıkla katmanlara ayrılmış ve doğru anda doğru girişlerle size verilmek istenen duyguyu harika bir şekilde pekiştiriyorlar. Tıpkı oyunu yapan firma gibi bestekar Lorien Testard da daha tazecik bir arkadaşımız ve Clair Obscur: Expedition 33 kariyerindeki ilk büyük adım diyebiliriz. İşini ne denli aşkla ve özveriyle yaptığını ise oyunun her anında hissebilir ya da aşağıda paylaşacağım 162 parçalık albümüne bir kulak atarak deneyimlebilirsiniz:
Oyundaki kuvvetli seslendirme kadrosunu da es geçmeyelim. Kadroda, Daredevil’den Charlie Cox ve The Lord of the Rings’ten Andy Serkis gibi yıldız isimler bulunuyor. Tam liste için zamanında detaylı bir haber paylaşmıştık. Orijinal Fransızca dublaj da hiç fena değil ama İngilizce dublaj tarafında oyun ve sinema sektöründe pişmiş deneyimli kadro duyguları çok daha kuvvetli yansıtmayı başarmış.
Veda
Clair Obscur: Expedition 33, umutla beklediğim ama beklentilerimin çok çok üstünde bir oyun oldu. Ana hikayesi kadar endgame’i de yapılacak bolca aktivite barındıran oyuna yaklaşık 80 saat kadar gömdüm ve her anından keyif aldım. Bu senenin yılın rol yapma oyunu ve soundtrack kategorilerinde kesinlikle ödül kapmasını umduğum Clair Obscur, 90’lardan bu yana oynadığımız Final Fantasy, Legend of Dragoon, Persona gibi oyunlardan çeşitli izler taşıyan, adeta onlara yazılmış bir aşk mektubu niteliği taşıyan harika bir oyun.