Kariyerine Resident Evil 2, Devil May Cry ve Okami gibi ikonik oyunlarda yönetmenlik yaparak başlayan Hideki Kamiya’nın 2006’da kurduğu stüdyosu PlatinumGames’te hayata geçirdiği ilk projelerden biri olan Bayonetta akıcı oynanışı, çılgın hikaye sunumu ve karakter tasarımlarıyla oyun dünyasına damgasını vurmuştu. Sadece Nintendo konsollarına (WiiU ve Switch) çıkan Bayonetta 2’nin ardından 2017 yılında üçüncü oyun bir kez daha sadece Nintendo’ya özel olarak duyrulmuştu. 5 yıllık uzun bir bekleyişin ardından oyunumuza kavuştuk. Peki yeni Bayonetta’mız nasıl olmuş? Oyuna adını veren kahramanımızı bu sefer nasıl bir macera bekliyor? Ve en önemlisi beşinci yaşına basmış olan Nintendo Switch böyle hırslı bir projeyi nasıl bir performans ile bize sunabiliyor? Bayonetta 3 inceleme yazımızda çoklu evren teması üzerine kurgulanmış sıradışı bir oyuna tüm detayları ile göz atacağız.

Çoklu evrende cadı avı

Bayonetta evreni Trinity of Realities, yani Üç Gerçeklik üzerine kurulu: Melekler diyarı Paradiso, şeytanlar diyarı Inferno ve insanların dünyası olan Chaos World. Inferno ve Paradiso sabit olsa da Chaos World birçok alternatif evrene sahip ve Bayonetta 3’ün hikayesi de tam olarak bunun üzerine kurgulanmış. Ana karakterimiz Bayonetta, Paradiso meleklerine karşı savaşan bir cadı ve ilk iki oyun bu mücadeleyi eksenine alıyordu. Ancak bu sefer düşman homonculi adı verilen insan yapımı yaratıklar, hatta biyo-organik silahlar bile denebilir. Singularity adı verilen bir varlık, emrindeki homonculi ordusu ile çoklu evrendeki dünyaları yok ederek güç kazanmaya ve Üç Gerçeklik üzerinde hüküm sürmeyi planlamaktadır. İstila ettiği evrenlerden birinde çaylak cadı Voila elinden kurtulmayı başarır ve bizim Bayonetta’mızın bulunduğu evrene kaçar. Çok geçmeden Viola’nın peşinden homonculi ordusu da bizim dünyamızı istila eder. Hal böyleyken Bayonetta meşhur tabancalarını bir kez daha çeker ve tüm hüneriyle homonculiye karşı savaşır.

Bayonetta 3’te çeşitli evrenlerde geçen bölümleri oynuyoruz. Bazıları farklı tarihi dönemleri andırıyor ve her evrenin bir Bayonetta’sı bulunuyor. Yeri geliyor antik Mısır, yeri geliyor eski Çin temalı bir Bayonetta ile, kendilerine has coğrafyalarda karşılaşabiliyorsunuz. Bu yanı ile bölüm tasarımında da geniş bir skala yakalanabilmiş.

Oynanış

Bayonetta zamanında Kamiya’nın emek verdiği Devil May Cry’a yakın ama tartışmalı olarak daha cilalı ve hızlı oynanış mekaniklerine sahip. Bir diğer kıyaslanabilecek nokta ise DMC serisinde Dante şeytanlara dönüşürken Bayonetta onları çağırarak kuvvetli bitirici hareketler yapabiliyordu. Bayonetta 3’te de kombo odaklı oynanış tüm akıcılığı ile korunurken artık çağırabildiğimiz şeytanları da kontrol edebilmek mümkün kılınmış. Oyunda 6 farklı şeytandan üçünü yanımıza alarak büyü gücümüz yettiğince savaş alanında ölüm saçabiliyoruz. Şeytanların kontrol edilebilmesi ile birlikte bölüm tasarımları da büyük ve geniş alanlara dönüşmüş. Bu haliyle bile bazen inanılmaz kaotik anlar yakalanabiliyor, zira düşmanlar da genel olarak büyük boyutta. Apartman boyutunda şeytanlarımızı homonculi ile kapıştırmak ise biraz yorucu olmakla birlikte inanılmaz keyifli. Şeytanlarımızı aynı zamanda bölümlerde bazı basit puzzle’ları çözmek ya da hızlı aksiyon sekanslarında da kullanabiliyoruz.

İlginç yeniliklerden biri ise Jeanne ile ilgili. Önceki oyunlarda ilk başta rakip, sonrasında ise güvenilir bir yoldaş olarak karşımıza çıkan cadı Jeanne ile platform oyunu ve Metal Gear  tarzı gizlilik öğeleri içeren eğlenceli sekanslar oynuyoruz. Bu sekanslarda amacımız düşmanlara kafa göz dalmaktan çok gizlice indirmek ve metroidvania tarzı tasarlanmış bölümlerin finaline ulaşmak. Klasik Bayonetta yapısından uzak olmasına karşın beğendiğimi söyleyebilirim. Özellikle ilk seferde Cowboy Bebop animesindekine benzer bir giriş kullanılmış ki beni benden aldı.

Ve son olarak, ilk kez bu oyunda tanıştığımız çaylak cadımız Viola’nın da oynanabilir bir karakter olarak birkaç bölümde kontrolü bize veriliyor. Bayonetta’ya göre biraz daha ağır ama kendine has mekanikleri hoş. Sadece Cheshire adlı bir kedi şeytanı kontrol edebiliyor ama oyundaki en eğlenceli şeytanlardan biri ve Viola’nın bölümlerine renk katmaya yetiyor.

Teknik Mevzular

Nintendo Switch beşinci yaşında ve yakın dönem çıkan oyunlardan Xenoblade Chronicles 3’te de bahsettiğim gibi yeni oyunlarda yaşını hissettiren durumlar yaşatıyor. Aksiyon tabanlı bir oyun olan Bayonetta 3, ilk iki oyuna kıyasla daha büyük düşmanlar, daha büyük bölümler içeren hırslı bir proje. Bunların üstüne bir de saniye başı 60 kare hızı hedeflenmiş olsa da Switch’in işte bu noktada nefesi kesiliyor. Oyunda genel olarak kare hızı 40-50’lerde gezinirken ara sahneler ve şeytanlara hükmettiğimiz bazı özel sekanslarda ise 30’a sabitlenmiş durumda. Ek olarak bölümlerin büyümesi ile birlikte obje detayları, görüş açısı ve kaplamalar gibi detaylarda kısıntıya gidilmiş. Oyun bu haliyle bile Switch’in en iyi görünen oyunlarından biri ama denge her bölümde tutturulamamış. Bazı bölümlerde sanat yönetmenliğinin de etkisiyle güzel manzaralar yakalanırken bazılarında ise tutarsız şekilde zayıf bir görsellik göze çarpabiliyor. Bu konuda oyunun başlarından iki örnek vermem gerekirse özellikle Tokyo bölümleri en az sevdiğim, eski Çin ise favorilerimden biri diyebilirim.

Oyunun görsel performans konusunda en zayıf düştüğü an ise kesinlikle handheld modu. Çözünürlük düşüşü kendini fazlasıyla hissettiriyor maalesef. Mümkünse oyunu dock ile TV’nize bağlı olarak oynayın. Tekrarlıyorum, oyunun grafikleri hiç fena sayılmasa da donanım olarak Switch bu görselleri sunmakta zorlanıyor. Belki gelecek dönemde donanımı daha kuvvetli bir Switch modeli ile stabil 60fps mümkün olabilir. Ya da Nintendo’nun bir sonraki konsolunda bir Bayonetta üçlemesi paketinde oyunu hakettiği performansta oynayabiliriz, kim bilir?

Oyun hakkında bir diğer eleştirebileceğim konu ise ara sahneler. Çoklu evren ilginç bir tema ancak ara sahneler bize hikaye anlatmak yerine ağır aksiyon sekanslarıyla başbaşa bırakıyor. Sunum çok etkileyici ama biraz da hikaye ilerlesin yahu dediğim çok an oldu. Bayonetta hikayenin aksiyonun bir adım gerisinde olduğu bir seri olsa da hikaye önceki oyunlarda daha temiz şekilde aktarılıyordu.

Bu evrenin sonu

Bayonetta 3, ilk iki oyunu aratmayan, oynanışı keyifli ve kendi çapıda yenilikleri de bulunan bir yapım. Nintendo’nun teknik limitlerine rağmen kabul görecek düzeyde bir performans sergileyen, güzel bir devam oyunu olmayı başarmış.

GENEL BAKIŞ
Görseller
8
Oynanış
9
Hikaye / Sunum
8
Ses / Müzik
9
Önceki İçerikGod of War Ragnarök inceleme
Sonraki İçerikSpider-Man Miles Morales PC inceleme
Başlat Tuşu'nun genel yayın yönetmeni. 1984 doğumlu. Sırasıyla İngilizce Öğretmenliği, Resim ve Animasyon bölümlerinde eğitim görmüş bir yazar / çizer / animatör. Siteye katkıları dışında çizgiroman, canlandırma ve sinematografi üzerine çalışmalar yapar. Çocukluğundan bu yana video oyunları onun için hobiden de öte bir tutku olmuştur.
bayonetta-3-incelemeBayonetta 3 biraz yaşlanmış olan Nintendo Switch'in sınırlarını zorlayan keyifli ve hayli fiyakalı bir hack & slash.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz