Millenium: A New Hope İnceleme

Bir RPG oyunundan beklediğimiz en önemli öğesinin hikayesi olduğunu pek tabii ki biliyoruz. Ancak, hikayenin tek başına bir RPG etmediğini de bilmek gerekiyor. Nice oyunlar var, hikayesi için oynanır. Ve niceleri var ki, sadece o oyunun fanboyu olursanız oynanır. Bu okuyacağınız incelemede Millenium: A New Hope’u işleyeceğiz ve bir oyunun sadece hikayesi ile başarılı olamayacağına tanık olacaksınız.

Elbette ki, daha öncesinde bu tip bir karşılaştırmayı irdelemişsinizdir. Gelin görün ki, bunları bilmek RPG oyuncularını biraz rahatsız ediyor. Ben bir RPG oyuncusu olarak, RPG oyunlarının her öğesi ile dengeli olmasını isterim. Hikayenin kızıştığı yerlerde müzik daha karamsar olacak ya da diyaloglar daha üzgün ağızdan çıktığı zaman mimikler ona göre ayak uyduracak. Aslında RPG oyunlarında hikayeyi tamamlayan nice öğe vardır. Tabii olarak hikayenin parçaları diyaloglar, müzik, karakterlerin durumlara karşı sergiledikleri davranışlar ve tavırları gibi öğeler RPG oyunlarında hep beklenen bütünleyici parçalardır. Millenium: A New Hope’da ne yazık ki bir çoğu yok. Oyunu yazıya dökerek incelerken öncelikle hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Sonrasında nereleri iğneleyip, nereleri iğnelemediğimi, ki bunu siz de anlayacaksınız, hep birlikte göreceğiz.

JRPG, yani Japon stili rol yapma oyunları hakkında uzmanlaşmış bir firma olan Aldorlea Games’in 2009 yılında ilk kez yayımladığı Millenium: A New Hope, Orta Çağ temaları kullanılarak hazırlanmış bir dünyada geçiyor. Marine adlı bir karakteri kontrol ediyoruz ve bu köylü kız karakterin babası sakatlanınca macera başlıyor. Marine, babasına ilaç bulmak üzere yola koyuluyor ve tabii ki, etrafta dolaşırken karşılaştığınız yan görevlerle de hikaye bir güzel desteklenmiş.

Marine’in bu yolculuğunda siz ilerledikçe yanınıza yoldaşlar gelebiliyor ve birlikte omuz omuza düşmanlarınıza karşı savaşabiliyorsunuz. RPG Maker VX Ace ile geliştirilen bu oyunda, programın kısır sistemi kullanılmış olması oyunun eksi yönünü oluşturuyor. Örneğin, kendisini tekrar eden müzikleri bir süre sonra sinir bozucu hal alabiliyor. Bu durumda sizin internet üzerinden başka RPG müzikleri dinlemeniz büyük bir olasılık.

Serinin ilk oyunu olması, bu tip küçük hataların normal olduğunu gösterebiliyor. Ancak, Japonların grind kafa yapılarını düşünürsek, bize göre pek iyi bir şey olmadığını anlayabiliyoruz. Hikayenin gidişatı bir süre sonra ciddi bir değişikliğe uğrayarak, Marine’in babasını unutmasına ve diğer görevler ile alakadar olmasına sebebiyet veriyor. Karakterimiz ilacı ararken büyükbabasından kötü güçlerin harekete geçmiş olabileceğini öğreniyor.

Bir süre sonra işin içine Myst’e egemen olmak isteyen kötü güçler girince daha da karmaşıklaşan oyunun gidişatında “babayı” ciddi manada unutabiliyorsunuz.

2D grafik yapısı ile Dragon Quest ve Final Fantasy’nin eski versiyonlarını hatırlatan Millenium: A New Hope, yayınladığı yılın en iyi indie RPG oyunlarından biri seçilerek serinin devam etmesini sağladı.

Millenium 2: Take Me Higer (2009), Millenium 3: Cry Wolf (2010), Millenium 4: Beyond Sunset (2011) ve Millenium 5: The Battle of the Millenium (2013) ile kapanışı yapabilecek bu seriyi oynayabilmek için iyi bir vakte ihtiyaç var. Açıkçası oyun sizi hikaye ve diyaloglar bakımından sıkmıyor. Eğer böyle bir türe aşina iseniz, diyalogların sizi alıp başka diyarlara -aslında Myst’e- götüreceği aşikar.

Yine de, hala müziklerin sıkıcı olduğunu düşünmeden edemiyorum. Hani şu tekrar olayı…

Önceki İçerikBatman: Arkham Knight’tan Yeni Video!
Sonraki İçerikThe Big Bank Heist DLC’si PayDay 2 için 17 Haziran’da Çıkıyor

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz