Metroid, Nintendo’nun 80’li yıllarda oyun dünyasına kazandırdığı ve sonradan Metroidvania adıyla kendine has bir türe evrilen köklü bir seri. Serinin ana karakteri Samus Aran aynı zamanda video oyunlarındaki kadın kahramanların öncülerinden biridir. Geneliyle platform tarzı bölüm tasarımlarına sahip ana seride, Gamecube döneminde ilk kez birinci şahıs kameralı oynanış denenmişti. Prime yan başlıklı üçleme hem metroidvania tarzına sadık kalmış, hem de oynanış açısından seriye yeni bir soluk kazandırmıştı. Aradan geçen yılların ardından Nintendo Switch’te Metroid Dread ile ana serinin zirve noktasını gördük. Prime tarafında ise dördüncü oyun sürpriz bir şekilde duyuruldu. Prime serisi için son çalışma Wii’de derlenen üçlemeydi ve çıkışı üzerinden 14 sene geçmişti. Geliştirici Retro Studios, hem nostalji yapmak isteyenler, hem de aradaki yılları kapatarak yeni oyuna yetişmek isteyen oyunculara odaklı bir çalışma yapmak istemiş olacak ki Prime 4 öncesi bir “yeniden yapım” projesi ile karşımıza çıktılar. Metroid Prime Remastered inceleme yazımızda bir Nintendo efsanesinin geri dönüşüne tanıklık edeceğiz.
Uzayın çetin ceviz hatunu: Samus Aran
Girişte de değindiğimiz üzere video oyun tarihinin en eski kadın kahramanlarından Samus, Dünya’ya ait bir maden kolonisi olan K-2L’de doğup büyümüş bir insan. Ridley’nin önderliğindeki Uzay Korsanları tarafından ailesi ve kolonisi yok edilerek yetim kalan Samus kuş benzeri uzaylı bir ırk olan Chozo’lar tarafından bulunur ve ana gezegenleri Zebes’e getirilir. Yüksek teknolojileri ve kuvvetli kehanetleri bulunan bu ırk Samus’un hayatını korumak ve galaksinin koruyucusu haline getirmek için DNA’larını Samus’a aşılar. Bu sayede Samus insanüstü güç ve yabancı ortamlara karşı direnç kazanır. Yetişkinliğine kadar Samus Chozo’lar tarafından savaş eğitimi alır. Bir Chozo eseri olan ve tüm oyunlarda Samus’un üzerinde gördüğümüz Power Suit de Samus’a bahşedilir. Eğitimi sonrası bir süre Galaktik Federasyon’a katılan Samus, yönetim ile anlaşamaz ve evreni tehdit eden güçlere karşı bir ödül avcısı olarak mücadele vermeye karar verir. Samus’un maceralarının çoğu, yaşam enerjisini tüketebilen ve aşırı dayanıklılıkları nedeniyle sıklıkla biyolojik silahlar olarak aranan Metroidler olarak bilinen esrarengiz organizmalar gibi tatsız unsurları ortadan kaldırırken galaksiyi seyahat etmek etrafında dönüyor.
Metroid 1 ve 2 arasındaki dönemi konu alan Prime’ın hikayesi ise Tallon IV adlı gezegende geçiyor. Zamanında Chozo’ların yaşadığı bir gezegen olan Tallon’a çakılan bir meteor beraberinde mutajenik bir tehlike olan Phazon’u getirir. Bu gücü ele geçirmek isteyen Uzay Korsanları da işleri daha da karıştırmış ve daha büyük bir tehlikenin kapılarını aralamıştır. Samus bu büyük tehlikeye karşı tek başınadır.
Serinin özüne uygun olarak Samus ile belirli bölgelere ayrılmış olan Tallon’u keşfedecek, onu daha güçlü hale getirecek power-up’lar bulacak ve zırhını geliştirerek keşif mekaniklerini çeşitlendireceksiniz.
Gelişim ve değişim
Metroid Prime Remastered tepeden tırnağa yenilenmiş görseller ile geliyor. Oyunun tüm modellemeleri ve ışıklandırmaları baştan yapılmış ve Switch standartlarını zorlayacak kadar kaliteli hale getirilmiş. Bu haliyle oyun bize Metroid Prime 4’ten neler bekleyebileceğimiz konusuna da bir ışık tutuyor. Yüksek detaylı, kenar yumuşatmalı ve stabil saniye başı 60 kare hızında oynanışı ile Metroid Prime Remastered, Switch’in en iyi performans veren oyunlarından biri. Çözünürlük olarak da cihazın üst sınırı olan değerlere çok yakın bir performans veren oyun TV’ye bağlıyken 1600×900 çözünürlük, handheld modunda da 1066×600 çözünürlük sunuyor. Çoğu birinci parti oyunda bile bu ayarda performans görmüyorduk ve genellikle mazereti Switch’in mobil ekran kartlı ve 5 yıllık bir cihaz olmasına bağlıyorduk. Ancak geliştirici Retro Studios iyi bir oyun motoru ve optimizasyon ile en kısıtlı şartlarda bile mucizeler yaratılabildiğini bize ders niteliğinde sunmuş oldu, tebrik ediyorum tüm ekibi.
Oyunun eski ve yenilenmiş sürümünü kıyaslayan bir videoyu da şöyle bırakayım:
Görseller ile birlikte arayüz de biraz makyajlanmış. Samus’un kaskı adeta bizim başımızdaymış gibi hissettiren arayüz isterseniz kapatılabiliyor ya da gösterge panellerinin opaklığı ayarlanabiliyor. ZL ile düşmana kitlenme özelliği sayesinde en hareketli anlarda bile çatışmaları efektif bir şekilde gerçekleştirebiliyorsunuz. Birinci şahıs kamera özellikle platforming olarak tabir edilen zıplamalı kısımlara hiç bir zorluk oluşturmuyor. Hatta d-pad’de sağa basarak kullanabildiğiniz tarama fonksiyonu etrafı daha etkili şekilde incelemenizi ve gizlenmiş unsurları fark etmenizi sağlıyor. Bu şekliyle iki boyutlu Metroid oyunlarına hem sadık hem de yenilikçi bir yapıyı bünyesinde başarıyla harmanlıyor.
Her şey bu denli özenle elden geçirilmiş ve yeni nesle adapte edilmişken müzik tarafı ise es geçilmiş. Metroid serisinin harika ses efektleri ve atmosferi destekleyen parçaları vardır, ancak Gamecube’den kalma midi müzik beni biraz üzdü. Nostalji değeri korunmak istenmiş olabilir ama bu tarz çoğu yapımda aranje edilmiş müzik oluyor ve nostaljik takılmak isteyen oyuncular için de orijinal müziğe geçiş yapmayı sağlayan bir opsiyon konuyor. Tartışmalı olarak Metroid Prime Remastered için eksi nitelik olarak gördüğüm tek unsur bu oldu.
Bir uzay destanı
Metroid Prime Remastered, biz dördüncü oyunu beklerken sürpriz bir şekilde geldi ve Nintendo Switch kütüphanesine sağlam bir giriş yaptı. Tahminimce Prime 4 gelene kadar diğer iki oyunun da yeniden yapılmış hallerini oynama şansı bulacak ve 4’e kadar uzanan olayları taze bir şekilde deneyim ederek yeni oyuna geçeceğiz. Retro Studios resmen şov yapmış ve Switch’in en harika oyunlarından birine imza atmayı başarmış.
