The Count Lucanor inceleme

Indie yapımları seviyorum. Özellikle de günümüzde AAA oyunlar yapan firmaların terk etmeye başladığı konseptler üzerine çalışmalar geldiği zaman bu sevgim daha da katlanıyor. Bu bağlamda The Count Lucanor inceleme yazımız masalsı bir tatta olacak, ancak pek de alışageldiğiniz bir şekilde değil.

Bir varmış, bir yokmuş… (Heey! Masal Saati!)

The Count Lucanor peri masalları ve korku temasını ilginç bir şekilde harmanlayan bir macera / rol yapma oyunu. Hikayenin kahramanı olan Hans annesiyle beraber yaşayan küçük bir çocuk. Babasının savaşa gidip dönemeyişi ile oldukça fakirleşen aile yapısı Hans’ın 10. yaş gününde artık isyan bayraklarını çekmesiyle sonuçlanıyor ve “ben artık yeterince büyüdüm, yollara düşüp zengin biri olarak geri döneceğim” diyerek evi terkediyor. Malumunuz peri masallarında da genelde de böyle manyakça eylemlere hep geçit vardır, kısa bir direnişin ardından annesi de “Pekiyi evladım… Al o zaman bu son kalan yiyeceğimiz olan peynir, bu dedenden kalma baston, şunlarda elde avuçta kalan son para” diyerek Hans’a bir altın para, bir tekerlek peynir ve eski ama manevi değeri olan bir yürüyüş bastonu ile evden sepetliyor. Biz de lay lay lom diyerek düşüyoruz yollara. Çok geçmeden de işler sarpa sarıyor, sevimli peri masalımız bir kabusa dönüşüyor ve Hans kendini kısa hayatının en karanlık mücadelesi içinde buluyor.

count_lucanor_02

Pireler katil, develer cellat iken… (Bir dakika, böyle değildi bu sanki?)

Karakter tasarımları meşhur Japon animasyon stüdyosu Ghibli’den esinlenilmiş ve göz okşayan pixel art garfiklere sahip olan oyunda kontrol şeması oldukça yalın: Basitçe karakterimizi dört yöne hareket ettirebiliyor ve çevremizdeki şeyler ile etkileşime geçebiliyoruz. Ek olarak envanterinizden elinize aldığınız eşyaları da kullanarak farklı tepkiler alabiliyoruz; mesela oyunun başlarında karşılaştığımız bitkin yaşlı kadınla yürüyüş bastonumuzu elimize aldıktan sonra etkileşime girersek bastonu kendisine verebiliyoruz. Bu tür seçimlerin aynı zamanda oyunun ilerleyen kısımlarını etkileyeceğini de belirteyim.

count_lucanor_03

Kaba hatları geçtikten sonra oyunun değinmek istediğim asıl kısımlarına geliyoruz. Oyun yalın yapısına rağmen harika bir atmosfere sahip. Özellikle oyun bize gerçek yüzünü gösterdikten sonra çehresi değişerek ürkütücü bir hal alan (Uyarıyorum, başlangıçta bıraktığı sevimli havaya rağmen oyun kesinlikle çocuklara için uygun değil) atmosfer ilginç bir şekilde bizi içine almaya başlıyor. Grafiklere uygun yapıda hazırlanmış 16 bit müziklerin de oldukça başarılı olduğunu eklemeliyim. Legend of Zelda, Silent Hill ve yapımcıların tanıtımlarda bahsetmemesine karşın Clock Tower’dan ilham alınarak hazırlanmış olan oyunda oyuncuları zorlu bir mücadele bekliyor.

Çevredeki tehlikelere karşı kendini savunacak bir niteliği olmayan Hans’ı ya kaçarak ya da saklanarak bu tehlikelerden korumaya çalışıyoruz. Canavarların yanısıra oyunun büyük bir kısmını oluşturan kalenin odalarında bizi türlü tuzaklar bekliyor. Ayrıca oyun oldukça karanlık mekanlarda geçiyor, bu nedenle en sık kullanacağınız eşyanız çevrede bulabileceğiniz mumlar olacak. Mumları elinize alıp etrafınızı aydınlatmanın yanısıra yere de bırakabiliyoruz. Bu şekilde de karışık gelen yerlerde bir işaretleyici ya da incelenmeyi bekleyen bir alanda görüş alanınızı artırıcı bir faktör olarak iş görüyorlar. Kaybettiğimiz sağlığımızı geri kazanmamızı sağlayacak olan nesneler oldukça sınırlı. Buna ek olarak oyunu kayıt etmek için özellikle oyunun başlarında çok az bulunabilen altın paralarınızı kullanmanız gerekiyor. Bu iki faktör zor oyunlar seven oyuncuların oldukça hoşuna gidecektir. Oyunda ilerledikçe gittikçe karanlıklaşan hikayenin içinde çözmemiz gereken büyük bir gizem ve yaptığınız seçimler doğrultusunda oyunun size sunduğu 5 adet son mevcut.

count_lucanor_04

Gökten üç ceset düşmüş… (Ölsem de kurtulsam!)

Count Lucanor uzun soluklu bir oyun değil ama zorluk faktörü ve farklı sonlar içermesi oyuna tekrar tekrar dönmenizi sağlayacak. Sıkı bir oyuncu 6-7 saat içinde tüm sırlarını çözerek oyunu bitirebilir, ancak Steam’de 10 Mart’a kadar soundtrack’i dahil 15 liraya alabileceğiniz bir oyun için gayet yeterli diyebilirim.

 

GENEL BAKIŞ
Oynanış
7
Görseller
7,5
Ses / Müzik
8
Hikaye
8
Eğlence Faktörü
8
Önceki İçerikHitman’in dosya boyutu ortaya çıktı
Sonraki İçerikSöylenti: Sıradaki Call of Duty oyununun adı “Bloodlines” olabilir
Başlat Tuşu'nun genel yayın yönetmeni. 1984 doğumlu. Sırasıyla İngilizce Öğretmenliği, Resim ve Animasyon bölümlerinde eğitim görmüş bir yazar / çizer / animatör. Siteye katkıları dışında çizgiroman, canlandırma ve sinematografi üzerine çalışmalar yapar. Çocukluğundan bu yana video oyunları onun için hobiden de öte bir tutku olmuştur.
count-lucanor-incelemeMavi koboltlara güvenilmez...

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz