
Pandeminin etkisinde sosyal hayattan koparıldığımız 2020’de en sık zaman geçirdiğim oyunlardan biri Animal Crossing olmuştu. Normalde video oyunlarında pek de aramadığım bir tür olan sosyal simülasyon türünde olan oyunla birkaç yüz saat keyifli zaman geçirmiş, dünyanın kaygılarından uzaklaşmıştım. Tabii bir de oyuna harcadığım mesainin de yorgunluğu vardı. Artık dönüp bakmadığım bir oyun olsa da kalbimde tatlı anılar bırakmıştı. Sürpriz bir şekilde elime geçen Fae Farm ile o günlere biraz döndüm ancak hamurunda Rune Factory ve Story of Seasons gibi yapımlardan da aromalar taşıyan oyun kendi çapında özgün bir deneyim de yaşattı. Haydi, Fae Farm inceleme yazımızda özellikle minik oyuncuların beğeneceğini düşündüğüm oyunun detaylarına göz atalım.
Cıvıl cıvıl bir dünya!
Fae Farm masal kitaplarından fırlamış gibi duran rengarenk karakterleri ve dünyası ile oyuncuyu karşılıyor. Çok detaylı olmasa da bir karakter yaratma menüsü mevcut. Burada karakterin kilosu, vücut yapısı ve yüz detaylarını ayarlayıp maceramıza başlıyoruz. Animal Crossing’in aksine oyun bize dolu bir dünya veriyor. Tüccarı, demircisi ve kendine has meşguliyetleri olan insanlarla dolu sevimli bir kasabaya yeni ulaşmış olan maceracımıza oyun hemen kendini tanıtmaya ve mekaniklerini öğretmeye başlıyor. İçini istediğimiz gibi tasarlayabileceğimiz, ürettiğimiz mobilyaları dizebileceğimiz bir evimiz var. Ama oyun bir yandan da bir rol yapma oyunu edasıyla bizi görevden göreve koşturarak diğer kasaba sakinleriyle tanıştırıyor. Başlangıçta sebze ekme biçme, balık tutma, böcek yakalama gibi fonksiyonları kademe kademe öğreniyor ve tecrübe kazanıyoruz. Bir süre sonra ise oyun bizi kasabadaki detayların da ötesinde keşfetmemiz gereken büyük bir dünyanın varlığı ile tanıştırıyor ve savaş odaklı mekanikler de ekleniyor. Ancak işler tam bu noktada sevebileceğiniz ya da sevmeyeceğiniz bir noktaya evrilebilir.
Adında dahi farm yani ‘çiftlik’ geçen oyunumuz aslında ağırlıklı olarak zindanlarda kastığınız mmorpg’den hallice bir yapım. Ekme biçme gibi çiftçilik eylemleri var ama oyunda hiç ağırlığı olan bir sistem değil. Özellikle başlarda NPC’ler sizi getir götür quest’leri ile oradan oraya sürüklerken durumu anlamaya başlıyorsunuz. Animal Crossing oynayanlar bilirler, oyunda sıfırdan başlayıp inanılmaz detaylı şeyler yapabiliyorsunuz. O bomboş adayı hayal gücünüzün elverdiğince donatıp (mesela ben misafirlerimi eğlendirdiğim interaktif bir oyun parkı bile tasarlamıştım) yüzlerce eşya yapabilmekteydik. Ayrıca ada sakinlerimizi 400’ün üzerinde farklı kişiliği, görüntüsü ve evi olan karakterden istediğimiz 10 tanesiyle oluşturabiliyor, böylece sadece yapısıyla değil, NPC’leriyle de özgün kombinler yakalayabiliyorduk. Fae Farm bize bu tür opsiyonları sunmuyor. Ancak o da Animal Crossing’de bulunmayan bir macera ruhunu bünyesinde barındırıyor. Ayrıca Story of Seasons tarzında kasabadaki karakterlerle romantik ilişki yaşamak hatta evlenmek mümkün.
Çok oyunculu sistem ve teknik detaylar
Fae Farm dört oyuncuya kadar çevrim içi ya da lokal çok oyunculu deneyim sunuyor. Switch’inde bu oyuna sahip diğer arkadaşlarınızla yanyana lokal oynamanız mümkünken çevrim içi oynanış için oyunun yapımcısı Phoenix Labs sistemine kayıt olmanız gerekiyor. Sistem üzerindeki arkadaş listenizdekilerle çevrim içi oynamanız mümkün kılınmış. Oyuncular beraberken zindanlara dalabiliyor ya da balık tutma gibi daha basit eylemleri birlikte gerçekleştirebiliyor. Ancak çevrim içi oynamak için maalesef oyun sizden yeni bir karakter oluşturmanızı istiyor. Bu biraz can sıkıcı bir detay…
Oyun başlangıçta uzun bir yükleme ekranı sonrasında Switch’te gayet rahat bir şekilde çalışıyor. Sevimli görselleri, akıcı animasyonları ile oyun deneyim ettiğim süre içinde hiç frame rate yavaşlaması, takılma veya donma gibi sorunlar göstermedi. 1.27 GB dosya boyutu olan oyun, zindan bitirme odaklı bir yapıda olduğu için Animal Crossing tarzı sonsuzluğa uzanmıyor. Yaklaşık 25-30 saat içinde tüm içeriği tüketmeniz mümkün.
Kapanış
Özellikle görsel yapısıyla minik oyuncuların çok hoşuna gideceğini düşündüğüm Fae Farm, çiftlik oyunu kimliği altına gizlenmiş bir dungeon crawler. NPC’ler biraz cansız hissettirse de oyunun gökkuşağı renkli dünyası oyuncuyu kendine çekmeyi başarıyor.