Oyunlardaki En iyi 8 LGBTi Karakter

Onur Ayı ve Onur Haftası şerefine hazırladığımız Oyunlardaki En iyi 8 LGBTi Karakter Listemize bir göz atın.

Hatırlatma: LGBTİ+ nedir? Lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve aseksüel gibi diğer yönelimlere sahip bireyleri aynı çatı altında toplayan bir kısaltmadır. Sonundaki + ise heteronormatif dayatmaya karşı çıkan herkesi kucaklamak için konuluyor.

Belki dünya olarak savaşlar, ölümler ve terör saldırılarıyla dolu korkunç bir dönemden geçiyoruz. Fakat öte yandan, son dönemde insan haklarını önemseyen pek çok ülkede LGBTİ+ bireyler daha fazla görünürlüğe ve başta evlilik eşitliği olmak üzere daha eşit haklara sahip olmaya başladı. Tarih boyunca nüfusun çok ciddi bir kısmını oluşturduğu halde cinsiyet kimliği veya cinsel yönelimi yüzünden kendini saklama gereği duyan, şiddet gören, dışlanan ve hatta öldürülen LGBTİ+ bireyler artık popüler kültürde de görünürlük kazanmış durumda.

Oyun yapımcıları da artık “güzel kadını kötü adamlardan kurtarmak için yollara düşen kaslı beyaz erkek” formülünün mide bulandırmaya başladığını gördükten sonra, oyunlarına gerçek dünyadakine benzer bir çeşitlilik ekleme gayreti göstermeye başladı. Bazı oyunlar LGBTİ+ temsilini eline yüzüne gözüne bulaştırırken, bir kısmı da şahane işler çıkarmayı bildi. Bu yazımızda bazı firmaların çirkin ve karikatürize tiplemelerine hiç değinmeden, nispeten daha insancıl karakterlere değindik. Bakalım bu konuda en iyi ve en sevilen oyun karakterleri bize göre hangileri. (Sıralama rastgele yapılmıştır, bu 8 karakterin her birini ayrı ayrı seviyoruz)

8. Kung Jin – Mortal Kombat

Mortal Kombat 9 ile ölü bir seriyi başarıyla dirilten Netherrealm Studios, Mortal Kombat X’e muhteşem bir hikaye modunun yanında yeni nesil karakterler ekleme cesaretini gösterdi ve oldukça başarılı oldu. Kök salmış bir serinin karakterlerini değiştirmek, eskileri öldürmek ve yenileri getirmek gerçekten de cesaret işi. Peki yeni karakterlerden en sevilenlerden birisinin gey olduğunu söylesek? Kendisi meşhur Kung Lao’nun kuzeni genç Kung Jin‘den başkası değil. Atalarından miras kalan üstün bir kung fu yeteneğine sahip kahramanımızın yönelimleri ve kimliği hikayede hiçbir zaman gözümüze vurulmuyor, acayip ve uçuk bir şeymiş gibi gösterilmiyor. Kendisinin gey olduğunu Raiden ile bir konuşmasında anlıyoruz. White Lotus Klanı‘nın başarılı ok ve sopa ustası Kung Jin’in Shaolin rahiplerinin arasına dönmek istediğini fakat kimliğinden dolayı istenmeyeceğini düşündüğünü ve bundan çekindiğini görüyoruz. Fakat yıldırım tanrısı Raiden, Kung Jin’in şüphesini ve kendisine duyduğu o gereksiz öfkeyi gidermekte oldukça başarılı oluyor ve onun sırtına çok büyük bir sorumluluk yüklüyor.


Raiden: “Wu Shu akademisine dön, Shaolin’e katıl. Aynı Kung Lao gibi…”
Kung Jin: “Yapamam. Beni kabullenemezler.”
Raiden: “Oradakiler sadece kalbinin içindekilerle ilgileniyor. Kalbinin kimi arzuladığıyla değil.”


7. Poison – Final Fight/Street Fighter

Transseksüel bir karakteri resmetmek hiçbir zaman kolay olmadı şu oyun dünyasında. Hele Street Fighter gibi abartılı, nispeten sığ ve karikatür tiplemelere sahip bir serideki tek trans kadın karakter de elbette seksapelliği ile öne çıkarılacaktı (Klasik Capcom mantığı). En azından buna da şükür diyerek, şuhlar kraliçesi Poison’ı saygıyla selamlayıp, kırbacı önünde diz çöküyoruz: Ablamsın! İlk olarak 90’ların başında ülkemizde Haggar’lı olarak da tanınan Final Fight‘ta kötü figüran karakter olarak karşılaştığımız Poison için Capcom: “Kadınları dövdürmek istemedik o yüzden trans yaptık” gibi gerizekalıca bir açıklama yapmıştı. Capcom’un ve pek çok Japon firmasının LGBTİ+ karakterleri oyunlarında işlerken ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını iyi bildiğimiz için çok da umursamıyor ve bu mükemmel bacımızı, ünlü oyuncu Xian‘ın elinden, dayak atarken izliyoruz.

Street Fighter V’te görmediğimiz karakteri acaba ilerleyen zamanda tekrar dövüşürken görebilecek miyiz?


6. Kanji Tatsumi – Persona 4

Persona 4 pek çok oyuncu tarafından gelmiş geçmiş en iyi J-RPG’lerden biri olarak görülüyor. RPG mekaniklerinin yanı sıra, günlük hayat sahnelerindeki görsel roman tadı, eğlenceli karakterleri ve ilginç hikayesiyle Atlus’un zirveye ulaştığı noktalardan birisi bu oyun. Bir senesini kırsalda oturan amcasının yanında geçirmek için büyük şehirden gelen Yu Narukami isimli ana karakterimiz buradaki liseye başlıyor ve yeni arkadaşlar ediniyor. Bir Persona kullanıcısı olarak özel güçleri olan Yu, kasabada işlenen garip cinayetleri araştırırken bir şekilde bu olaylara dahil olup Persona güçleri kazanmış başka kişilerle tanışıyor ve bir ekip oluşturuyorlar.

Ekipte yer alan Kanji, hiper maskülen, öfkeli ve belalı bir tip. Tek başına bir motosiklet çetesini çökerttiğine dair bir dedikodu tüm okula yayıldığı için herkes ondan korkuyor. Fakat Kanji’nin tüm bu katı görünüşünün altında narin bir kuzucuk var. Oyundaki karakterlerden bazıları, bir seri katil tarafından Midnight Channel ismindeki doğa üstü mekana sürükleniyor. Burada karakterlerin Shadow‘u yani, kişinin içinde var olan kötü yanı, alt kişiliği ortaya çıkıyor. Arkadaşımızı kurtarmak için de onun Shadow halini ve orada kazandığı Persona’sını yenmemiz gerekiyor.

Pis Shadow’lar

Kimilerinin Shadow karakteri kıskançlık, kimisinin de açgözülülük iken… Kanji’nin Shadow’u güller arasında beliren bir eşcinsel… Evet, bu sekansta eşcinsellik gerçekten de açgözlülük, kıskançlık, nefret gibi kötücül özelliklerden birisiymiş gibi resmediliyor. Gerçek Kanji içindeki bu yönelimin varlığını şiddetle reddederken, ekibin diğer üyeleri ise ona bir yaratıkmış gibi davranmaya başlıyor. Oyunun bundan sonraki kısmında, o güçlü ve sarsılmaz imaja sahip Kanji’nin bir komedi öğesine dönüşmesini izliyoruz. Özellikle Yosuke denilen tipin (benim hiç sevemediğim karakter) berbat tepkilerine maruz kalan Kanji, Naoto isimli özel detektifin ekibe eklenmesiyle aklını kaybediyor. Tam Kanji’nin tipi olan Naoto’nun erkek kıyafetleri giyen bir kadın olduğu ortaya çıkınca Kanji’nin karakteri artık bir resmiyet ve onay kazanıyor. Kanji’nin, Naoto ile mutlu mesut yaşayabileceği ortam sağlanıyor.

Kanji örneği, Atlus‘a LGBTİ karakterlerin işlenmesi konusunu eline yüzüne bulaştırma dalında ödül kazandırabilir. Persona 4’ü “neyse Kanji’nin kendi hayatı,kendi kararları” diyerek sineye çekemiyoruz. Çünkü oyun boyunca aşağılanan ve bu aşağılamayı komedi öğesine dönüştüren bir anlayış pek de masum değil. Fakat her şeye rağmen, ne kadar kötü işlenmiş olsa da bizce Kanji gelmiş geçmiş en iyi LGBTİ+ karakter tasarımlarından biri.

Oyundaki çadır sahnesinin Persona 4 animesindeki yorumu, yazdıklarımızın güzel bir özeti olmuş. Yosuke ve hassas noktaları…


5. Vamp – Metal Gear Solid 2

Sırada listemizin en korkutucu ve en karizmatik biseksüel vampiri var. Vamp, Metal Gear Solid 2’deki düşman Dead Cell ekibindeki boss karakterlerden birisi. Bıçaklarla arası çok iyi olan Vamp, su üstünde yürüyebiliyor, havada çılgın taklalar atabiliyor ve en önemlisi kanla beslenebiliyor. Neredeyse ölümsüz olan Vamp’in tüm bunlar dışında başka hünerleri (!) de var. Mahallemizin dedikodu kazanı Solid Snake ile kaynıyor:

MGS 2’den sonra MGS 4’te de başımıza bela olan Vamp, Raiden ile yarım kalan işini ortadoğuda bir savaş alanında bitirmeye çalışıyor. İşte Raiden’ın Vamp ile olan romantik dans sahnesi:

blank


4. Ellie – The Last of Us

Last of Us geçtiğimiz jenerasyonun en iyi yapımlarından biri. Sürükleyici ve duygu yüklü hikayesinin yanı sıra son derece inandırıcı karakterleriyle zombi içerikli oyunlar arasında sıyrılmakla kalmadı, adeta bir efsane oldu. Yolculukları boyunca Ellie ve Joel arasında bir baba kız ilişkisi gelişti ve birbirlerinden aldıkları güçle dünyaların üstesinden geldiler. Yolda karşılaştıkları Billy isimli nemrut yan karakterin gey olduğunu, intihar eden sevgilisini bulunca anlamıştık. Daha sonra çıkan Left Behind isimli DLC‘de ise Ellie’nin Joel ile karşılaşmadan önce yaşadığı bir macera anlatılıyordu. Left Behind’da en iyi arkadaşı(?) Riley ile öpüşen Ellie, belki de hayatının en güzel ve en romantik dakikalarını yaşıyordu. Birkaç dakika sonra ise hayatının en kötü anlarının geleceğini bilmeden, tabii ki. Left Behind çok güzel bir DLC idi ve belki de ilk kez böyle büyük bir oyunda ana karakter olarak eşcinsel bir kız kullanılmıştı.

Gözyaşlarımızı sel oldu, mendillerimiz mundar oldu

Naughty Dog bu konuların üstesinden gelmeyi çok iyi biliyor. Çeşitliliği sadece göz boyamak için yapmıyor, oyunun içine çok doğal bir şekilde yedirmeyi de başarıyor. Neil Druckmann ve ekibine buradan saygılarımızı gönderiyoruz.


3. Tracer – Overwatch

Son yılların en başarılı rekabetçi oyunlarından biri, hiç tartışmasız Blizzard‘ın Overwatch’u. Dengeli ve eğlenceli oynanışı, takım çalışmasını mecburi kılan yapısı ve olağanüstü karakter tasarımıyla zirveyi hak eden isimlerden. Overwatch, seçebileceğimiz kahramanlar arasında harika bir çeşitlilik sunuyor. Hintli otistik kadın Symmetra‘dan, Japon sayborg ninja Genji‘ye; kaslı ve erkeksi Zarya‘dan, yoganın nimetlerine ermiş omnic Zenyatta‘ya kadar her boydan, her kültürden ve her kimlikten bir kahraman bulmak mümkün. Fakat asıl bomba, oyunun poster yüzü ve bir bakıma ana karakteri olan Tracer‘ın lezbiyen olması. Ana karakteri açık bir şekilde LGBTİ+ olan belki de ilk ve tek AAA oyun Overwatch. Her karakter hem oynanış, hem karakter animasyonları, hem de oyun içi konuşmaları yönünden gerçekten kendine özgü. Tracer da zamanda atlamalar yapabilen, hızlı ve muzip bir karakter. Özel gücüne hoş bir gönderme olarak her zaman anı yaşamayı seven Tracer’ın eşcinsel olduğunu da Noel zamanı Blizzard’ın yayınladığı Reflections isimli iç ısıtan çizgi romanda görmüş olduk.

Bizlere de koca bir AWWWWWWW çekmek kalıyor

Noel’de tüm diğer kahramanlar gibi tatlı bir telaş içine giren Tracer, sevgilisi Emily‘ye hediye almak için zamana karşı bir yarış veriyor. Hediye karşılığında öpücüğünü aldıktan sonra birlikte Noel yemeği yemeye oyunun “bilim gorili” Vincent’a gidiyorlar. Çizgi romanı buradan okuyabilirsiniz.


 

2. Undyne/Alphys – Undertale

İki karakteri tek karakter gibi sayarak hile yaptığımızın farkındayım. Bu seferlik affedin. Geçtiğimiz senelerin belki de en çok konuşulan RPG’lerinden biri olan Undertale, Toby Fox isimli arkadaş tarafından (evet, neredeyse tek başına) yapılmış bir oyun. Bir insan tek başına bu kadar güzel, bu kadar içten ve bu kadar komik bir oyun yapabilir mi? Bakın, yapan nasıl yapıyor?

Ana karakterimiz günün birinde, çıktığı dağdaki yarıktan düşüyor ve kendisini daha önce varlığını hiç bilmediği bir dünyada buluyor. Bu yer altı dünyasında asırlar önce insanlar tarafından yeryüzünden sürgün edilen canavarlar yaşıyor. Oyun boyunca birbirinden pörtlek ve renkli kişiliklere rastlıyor, onlarla arkadaş veya düşman oluyoruz. Bu oyun en yoğun duyguların eski tip pikselli grafiklerle bile verilebileceğinin bir kanıtı. Bu dünyadaki karakterlerin hepsi öyle tatlı, öyle eğlenceli ki bir süre sonra kendinizi (belalı) Undertale fandom’ında bulmanız işten bile değil.

Oyunda kötü olarak düşündüğümüz bilim kadını/dinozor Alphys‘in aslında çok utangaç biri olduğunu ve gizli gizli birini sevdiğini öğreniyoruz. Bu sevdiği kişi de bize saatlerce terör estiren kral muhafızı Undyne‘den başkası değil! Oyunun ilerleyen dakikalarında Undyne’in de Alphys’e karşı boş olmadığını görüyoruz. Bir zamanlar (aslında birkaç saat önce) düşmanımız olarak bellediğimiz bu ikili, oyunun en tatlı çifti olup çıkıyor.


1. Jun Kurosu – Persona 2

Geldik listemizin sonuna. Son olarak ele alacağımız karakter yine bir Persona oyunundan. Bu sefer bu işi daha düzgün kotarmayı başaran Persona 2’den. Çiçeklere karşı sıra dışı bir ilgisi olan Jun’un, oldukça asosyal, içine kapanık bir tipken oyun ilerledikçe aslında arkadaşlarını çok önemseyen, sevgi dolu ve insanlık için iyi şeyler yapmayı isteyen bir karakter olduğunu görüyoruz. Oyunun ana karakterlerinden Tatsuya‘nın da çocukluk arkadaşı olan Jun, içten içe Tatsuya’ya aşık. Tatsuya ise kendisiyle geçirdiği her anın Jun’u mutlu ettiğini biliyor ve bu sevgiyi geri çevirmiyor.

Hatta oyunda yer alan bir diyalogdaki flört seçenekleri arasında Lisa, Maya, Eikichi ve Jun bulunuyor. Bu seçeneklerde yer alan diğer erkek Eikichi, kendisinin seçilmesinden çok da mutlu olmuyor. Fakat Jun’u seçtiğimizde üzgün bir gencin hayallerini gerçekleştirmiş oluyoruz. Oyunun tasarımcılarından Kazuma Kaneko da verdiği bir röportajda Jun ve Tatsuya arasındaki eşcinsel ilişkinin de hikayenin içinde var olduğunu (kanon) doğruluyor.

Güzeller içinden bir seni seçtim.jpeg
Son Sözler

İnsanların barış içinde yaşadıkları, özgür bir dünya için, varoluşlarını sürdürmeye çalışan tüm LGBTİ+ bireylerine adadığımız listemizin sonuna geldik. Popüler kültürdeki tüm formlarda her türlü insanın en doğru şekilde temsil edilmesini savunuyoruz. Çünkü bazı şeyleri başarmanın yolu nefreti yok etmekten, LGBTİ+ bireyleri görünür kılmaktan geçiyor. Tüm diğer medya formlarında olduğu gibi oyunlardaki temsilin de çok önemli olduğunu biliyoruz ve gelecekte de oyun yapımcılarının bu çeşitliliği sürdüreceklerine inanıyoruz. Şiddetin, ön yargının ve nefretin sonlanması dileğiyle tekrarlıyoruz: Aşk aşktır.

Önceki İçerikFallout 4 VR’nin En Pahalı Satıldığı Ülke Türkiye
Sonraki İçerikOceanhorn inceleme (Nintendo Switch)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz