Uncanny Valley İnceleme

Harcanan bir potansiyel…

Geçtiğimiz birkaç yıl, bağımsız oyunların yükselişine şahitlik ettik. Özellikle platform türünde olup bizleri kendine aşık eden Limbo gibi oyunların yanı sıra FPS türündeki Dear Esther da oldukça etkileyiciydi.

23 Nisan’da Steam‘den çıkış yapan Uncanny Valley de 2D bir platform oyunu. Cowardly Creations tarafından geliştirilen oyun psikolojik gerilim türünde desek doğru olur. Piksel piksel grafikleriyle ve atmosferiyle oyuncusunu etkilemeyi başaran oyun bakalım diğer alanlarda ne kadar başarılı.

Uncanny Valley, robotların insanlara gitgide daha çok benzemesinden dolayı insanlarda oluşan ürkme, korkma hissine verilen isim. Oyunun özellikle geçtiği mekanı göz önüne alırsak, güzel bir isim seçimi olmuş.

Oyunda kendi geçmişinden kaçan, sık sık kabuslar gören psikolojisi sorunlu bir karakter olan Tom’u yönetiyoruz. Tom, dağların arasında, büyük bir şirkete ait olan ve robotik teknolojileri araştıran bir tesise güvenlik görevlisi olarak çalışmaya gidiyor. Ancak tesisimiz artık çalışmıyor, şirket tarafından kapatılmış ve başka bir şirket tarafından satın alıncaya kadar güvenlik görevlileri onu korumakla yükümlü. Tesise gittiğimizde orada bizi bekleyen sadece iki kişi var. Biri diğer güvenlik görevlisi, obez arkadaşımız Buck ve çalışanların işlerini gören Eve.

Oyunun senaryosu ilk bakışta klişe gibi geliyor. Terk edilmiş bir teknoloji tesisinde sadece iki kişiyle çalışan, kendi geçmişinden kaçan bir karakter. Ancak oynadıkça senaryomuz çok ilginç yerlere de gidebiliyor, olduğu haliyle de kalabiliyor. Bunun nedeni ise oyunun birçok sonunun olması, oynarken yaptığınız her hareketin sonucunun farklı olması. Yani tüm olayların çözüldüğü bir sona gitme şansınız var. Ancak benim gibi ilk oynayışınızda sanat filmlerinden fırlama bir oyun oynayıp hikayeden hiçbir şey anlamama olasılığınız da hiç düşük değil. Zaten oyunun açılış ekranında Uncanny Valley’yi düzgün bir şekilde deneyimlemek için oyunu birkaç kez oynayıp bitirmemiz gerektiği de yazıyor. Oyunu tam olarak özümseyebilmek için birden çok kez oynamamız zorunlu aslında. Tabi ki bu kötü bir şey değil, nihayetinde kısa bir oyun Uncanny Valley.

Eve

Uncanny Valley’de karakterimiz işe başladıktan sonra çevreyi dilediğimiz gibi gezebiliyoruz. Tabi ki boş boş gezmiyoruz; bilgisayarlardan mailleri okuyup tesisin geçmişine dair ipuçları bulmaya çalışmanın yanı sıra bulmuş olduğumuz kaset kayıtlarını izleyebiliyoruz veya işimize yarayabilecek nesneleri envanterimize katıp sonrasında kullanmak için saklayabiliyoruz. Ancak bu keşifler süresiz değil, karakterimizin bir vardiyası olduğu için belirli bir süremiz var uyanık kalabilmek için. Süremiz dolduğunda yeni bir kabus başlıyor. Bu kabuslarda genelde kendi karabasanımızdan kaçıyoruz denebilir. Tabi ki çoğu zaman yakalanıyoruz ve yeni bir vardiyaya uyanıyoruz. Bunun ilginç bir oynanış şekli olduğu kesin ancak bazen can sıkıcı olabiliyor. Örneğin bulduğunuz bir maili okurken aniden sahnenin değişmesi ve kabusların başlaması oyuncuda “ne oluyor şimdi” tepkisi yaratabiliyor. Bu açıdan bakıldığında Uncanny Valley hikayesini oyuncuya anlatamıyor diyebiliriz. Çünkü uyuyup uyandığımızda, kalkıp tekrar tesise gidip mailleri okumaya kaldığımız yerden devam etmek istesek de bazen başka şeyler çıkabiliyor ve aklımızın bir ucunda oyunun bir tarafı yer alırken diğer ucunda ise oyunun bizi sürüklediği taraf oluyor. Kafamız karışıyor ve çoğu zaman bilinçsiz bir şekilde yapmış olduğumuz tercihlerle oyun ilerleyip gidiyor.

Ayrıca özellikle oyunun başlarında kaldığımız apartmanla çalıştığımız tesis arasındaki uzun sayılabilecek mesafeyi her seferinde yürümek zorunda olmamız da can sıkıcı bir başka konu. Tom’un koşma özelliği var ancak o da kısa sürüyor, hemen yoruluyor arkadaşımız. Uncanny Valley’nin sağlık sistemi ise bildiğimiz gibi; yara aldıkça yavaşlıyoruz ve nişan alma becerimiz körelmeye başlıyor.

Ancak oyunun yarattığı atmosfer oldukça başarılı. Çizimleri, mekanları, arka plandan sessizce yükselen müzikleri ve garip karakterleriyle kendini bir şekilde oynatıyor oyun. Atmosferin yanı sıra özellikle ilk oynayışlarda yaşadığımız gizem hissi de oldukça güzel.

Uncanny Valley güzel fikirlerle yola çıkmış bir oyun ancak bunu oynanışa yansıtma açısından pek başarılı olduğu söylenemez. Potansiyelini harcamış gibi biraz. Şu an için Steam’den 18 liraya satın alabileceğiniz oyun denenmeye değer fakat çok beklenti içine girmemek lazım. Çünkü yukarıda bahsettiğim atmosfer de bir yere kadar oynatıyor oyunu, farklı seçimlerle farklı sonuçlara gitmek oyun dünyasında son yıllarda sıkça uygulanan bir teknik ancak Uncanny Valley’yi oynarken seçim yaptığınızın farkına dahi varamayıp oyunu aniden bitirmeniz ve kafanızda deli soruların oluşması bir hayli yüksek bir ihtimal.

Önceki İçerikGoat Simulator’a ‘zombi’ güncellemesi!
Sonraki İçerikProject Cars çıkış fragmanı yayımlandı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz